Ankaralıların hayata kaçması için bir fırsat

*Bir Ailenin Röntgeni

Ankaralıların yüreği gel(e)meyen bahar, açmayan güneş ve bitmeyen yağmur yüzünden gri renge boyandı. Hayata kaçacak ortam bulamayan biz Ankaralıların yüreği bu akşamdan başlayarak 7 Haziran gününe kadar ebruliye boyanacak. Hayata kaçabileceğimiz ortam Büyülü Fener Kızılay Sineması. Hayat da 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali.

Uçan Süpürge festivallerinin açılışı her yıl çok şaşaalı olur. Geçen yıl açık havada şahane bir açılış gecesi yaşamıştık. Ankara'ya gelen onlarca sinema insanı, ödüllerini alan sinema emekçileri, şahane müzik topluluklarıyla yüreğimiz rengahenk olmuştu. Ankara Devlet Opera ve Bale salonunda yapılacak açılış gecesi yine şahane olacaktır, inanıyorum.

Onur ve başarı ödülleri

Uçan Süpürge her yıl kadın emeğinin altını çizer, yeni kuşak kadın sinemacıları cesaretlendirmek için ödüller verir. 26. kez yapılan festivalde Onur Ödülü oyuncu Tilbe Saran'a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri ise oyuncu Asiye Dinçsoy, yönetmen-senarist Belmin Söylemez ve kurgucu Selda Taşkın'a, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Öyküsu Özyürek'e verileceği açıklanmıştı. Açılış gecesi ödüller sahiplerine takdim edilecek.

Festival programının Özel Gösterimler bölümünde Saran'ın başrolünde yer aldığı "Çekmeceler", Dinçsoy'un rol aldığı "Toz Bezi", Taşkın'ın kurgusunu yaptığı "Ela ile Hilmi ve Ali" ile Özyürek'in rol aldığı "Cehennem Boş, Tüm Şeytanlar Burada" filmlerini izleyebileceğiz.

Belmin Söylemez'in "Şehirde Kâinatı Aramak" adlı retrospektifi kapsamında arasında "Bilge Olgaç ve Öğrencisi" de olan 8 kısa ve orta metraj film ve belgeseli takip edeceğiz. Söylemez'in "Ayna Ayna" filmini de izleyebileceğim için kendimi şanslı addediyorum.

Uçan Süpürge film festivallerinde FIPRESCI ödülüne aday filmleri izleriz her yıl. Bu yıl da "Her Biri Ayrı Renk" bölümünde şahane filmler yer alıyor, ben sadece üç film izleyebilecek olsam da. LGBTİ+ odaklı filmlerin yer aldığı "Pembesiz Mavisiz", aile kavramına farklı şekilde bakan "Olay Yeri: Aile" festivalin bölümlerinden ikisi.

İlla ki Ernaux, illa ki Super-8 Yılları

Sanata ilham veren kadınları merkeze alan "Ayak Basılmamış Yollar" da bir başka bölüm. Bu bölüm benim için kıymetli. Zira yenilerde keşfettiğim ve bulabildiğim tüm kitaplarını okuduğum, iki filmini izlediğim, 2023 İstanbul Film Festivaline konuk olarak gelen, yaptığı söyleşiye katılamadığım için kahrolduğum 2022 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Annie Ernaux'nun yazıp anlattığı ve oğlu David Ernaux-Briot ile birlikte yönettiği "Super-8 Yılları / The Super 8 Years" adlı 1972-1981 yılları arasında çekilmiş 8mm hatıra filmlerini bir araya getirdiği filmi izleyebileceğim için çok mutluyum.

Bu yılın festival seçkisinde dili ve konusuyla kalıpları yıkan filmlere yer verildiği belirtilen "Oyunbozanlar" bölümünde ilginç filmler var. İran'da kadınların başlattığı özgürlük mücadelesi ve direnişin tarihine, bugününe ve gücüne dair filmlerin bulunduğu "İranlı Kadınlar Konuşuyor: Tarih, Sanat, Direniş" en çok dikkatimi çeken bölüm.

Son bir yılda kadın sinemacıların imza attığı kısa ve uzun metraj filmler ile belgeseller "Türkiye'den Kadın Filmleri" bölümünde yer alıyor. Festivalde Ankara prömiyerini yapacak olan Laura Poitras'ın "Hayatın Tüm Acıları ve Güzellikleri / All the Beauty and the Bloodshed" filmine ve "Saint Omer" filmlerine şimdilik biletim yok ama izlerim herhalde bir şekilde.

İki film arası sohbetler

Uygun zaman ayarlamam durumunda izleyebileceğimden, gündüz seanslarında izlemek istediğim bazı filmlere bilet almadım. Bilet fiyatlarının 40 TL, öğrenciler için 20 TL olduğunu ve öğrenciler için Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin askıya 1000 bilet koyduğunu, grafik tasarımcı Kibele Yarman'ın festival için hazırladığı üç ayrı afişin de çok güzel olduğunu, festivale pek çok kurumun destek verdiğini de not düşmeliyim.

Sırt çantalarımızda nevalelerimiz ve bolca suyumuz, bazılarıyla festivalden festivale görüştüğümüz arkadaşlarımız, iki film arasındaki boşluklarda film(ler) üzerine minik sohbetlerimiz, önceden alınan ama kullanılamayacağından elden ele geçirdiğimiz biletlerimiz, izlerken kendimize döndüğümüz 'sert' bir filmin çıkışında bir sonraki filme girecek gücü bulamayınca alelacele mekanı terk edişimizle geçecek bir hafta. Hayatımızda sinema başrolde olacak, biz bir haftalığına Büyülü Fener Kızılay Sinemasını kendimize mekan edinerek Ankara'da hayata kaçabileceğiz. Yaşasın...

(ŞD/AÖ)