İstanbul’da yoksulları ve zenginleri, kente içme ve kullanma suyu temin eden ve edecek olan su toplama havzaları ile baraj göllerini besleyen yüzeysel su kaynakları derelerin koruma alanlarının hoyratça yerleşime açılması birleştirdi.
Havzaların kısa ve orta mesafeli koruma alanlarında, göl ve orman manzaralı araziler üzerinde yükselen lüks sitelerde paralı seçkinlerin, uzak mesafeli koruma alanlarında ise seçimden seçime sadece oy deposu olarak görülen dar gelirli ve yoksulların yerleşmesine önce göz yumuldu. Ardından ciddi çevre tahribatı, içme ve kullanma suyunun kirlenmesi pahasına, muhtelif yönetmelik ve yönerge değişiklikleriyle “kaçak yapılar” yasal duruma kavuşturuldu. Bu çerçevede aşağıdaki örneklere bakılabilir.
Zengin ve seçkinlerin yerleşimine göz yumulan alanlar:
Yoksulların yerleşimine açılan alanlar:
Bu yörelerde konut yerleşimlerinin yanı sıra, başta özellikle havzalardaki dere mutlak koruma alanlarında, baraj sularının kirlenmesi pahasına faaliyetine izin verilen irili ufaklı sanayi tesisleri, taş ocakları, bu işyerlerinin sahipleriyle işçilerini sadece çalışma alanlarında değil, aynı havzalarda ama farklı semtlerde, yaşama alanlarında birleştirdi, semtdaş kıldı.
İstanbul’da şehir şebeke suyunu kullanan yoksul, dar gelirli, orta gelirli, zengin tüm semtleri su sözleşmelerini yaparken aynı teminat bedelini öder, tükettikleri suyun kullanım amacında farklılık gözetilmeksizin aynı birim fiyat üzerinden ödeme yaparlar. İster çamaşır, bulaşık yıkanma gibi elzem gereksinimler, ister bahçedeki özel yüzme havuzu, yeşil alan sulaması türünden ayrıcalıklı sarfiyat olsun fark etmez.
Su bedelleri alınırken elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan bir içim su insanlarla maddi gelirleri açısından onların eline su dökemeyenlerin, içtikleri su ayrı gitmez gibidir.
İnsanların sosyal ve ekonomik farklılıkları su tahsilâtlarında birleştirilir.
İstanbul halkının çoğunluğu musluktan akan suyu iç(e)mez. Yüksek ve orta gelirliler son yıllarda mantar gibi türeyen firmalardan satın aldıkları pet damacana suyu tüketirken dar gelirli ve yoksul kesim –genellikle içeriği belirsiz- kaynak suyu rivayetiyle namı yürümüş civar çeşmelerden evine içme suyu taşır bidonlarla.
Suya erişim bir temel insan hakkı olmasına karşın suyu piyasa işleyişine tabi bir metaya dönüştüren kapitalist sistemin varlıklıların su tüketimini yoksulların sırtından sübvanse ederken yoksulların suya erişimini gitgide olanaksız hale getirdiği “su götürmez”.
5. Dünya Su Forumu’nun ev sahibi İstanbul’daki "su için birleştirilmiş farklılık" örnekleri çoğaltılabilir kuşkusuz. Ancak küresel sermayenin su için hangi “farklılıkları birleştirmek” istediğini iyi anlamak ve suyun metalaştırılmasının önünü kesmek için kesintisiz mücadele elzem görünüyor.(NT/EK)