Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu adına Uz. Dr. Agâh Aydın ve Yrd. Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi'nin "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" açıklamasından....
Günümüzde medya araçları gerek popüler dizileri, gerek üçüncü sayfa gazete haberleri ve özellikle de reklamlar aracılığıyla kadına yönelik şiddeti doğuran ve yaygınlaştıran inançları ve kabullenişleri toplumda yaygınlaştırıyor.
Bir çok medya organı tecavüz ve tacizin, tüketim ve sömürüye açık bir konu olduğunu görmezden gelerek ya da bizzat bu bilişle bunu kullanarak yaptıkları haber ve magazin programlarıyla tecavüzü meşrulaştırıp, kadın kimliğini yaralıyor.
Tüm kanallarda okul öncesi dönemdeki çocukları hedef alan çizgi filmlerde bile cinsiyet ayrımcılığı göze çarpıyor.
Okul çağı çocuklarını hedefleyen ve şiddeti olağanlaştıran ve yücelten çizgi filmler denetimsiz olarak günün her saatinde yayınlanıyor.
Medyada cinsel taciz ve tecavüz kurbanı kadınlara ilişkin yayınlananlar tecavüze dair mitler oluşmasına neden oluyor.
* "Kadın baştan çıkarıyor"
* "Kadının hatasıdır"
* "Kadın tecavüze uğramak istiyor"
* "Kadın tecavüze uğradığına dair yalan söylüyor"
* "Tecavüzcünün psikolojik ya da biyolojik olarak dürtülerini kontrol altına alamamasına yol açan bir hastalığı vardır. "
Örneğin ulusal bir kanalda Ali Poyrazoğlu'nun sunduğu "Gölgede Muhabbetler" programında "Fatmagül'ün Suçu Ne?" adlı bir dizideki tecavüz sahnesi komedi unsuru haline getirildi.
Bu ve benzeri programlar cinsel şiddet karşısındaki duyarsızlığın ve normalleştirmenin, toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştirilmesinin, kadına yönelik şiddetin -bilerek ya da bilmeyerek- nasıl sistematik hale getirildiğinin en açık örnekleridir. (BA/BB)