Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, sokakta yaşayan hayvanların hakları için dün (18 Şubat) İstanbul’un Beykoz ilçesindeki Kavacık Boğaziçi Sineması önünde bir araya geldi.
31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri öncesi, kent sakinlerinden kedi ve köpeklerin sesi olmak için basın açıklaması gerçekleştirdiğini belirten inisiyatif; yurttaşları tüm canlılar adına barışçıl, kapsayıcı, eşitlikçi hak ve adalet politikaları geliştirilmesi için harekete geçmeye çağırdı.
İnisiyatifin açıklaması özetle şöyle:
“Sokaklarımızda birlikte yaşadığımız köpeklerin ‘itlaf’, ‘toplama’ ve ‘uyutma’ adı altında kitlesel toplatılmalarının ve katliamlarının yeniden tartışmaya açıldığı, 2024 Yerel Seçimleri’nde ülkede başka hiçbir sorun yokmuşcasına hedef tahtası haline getirildiği bir dönemden geçiyoruz. Neredeyse her gün bir belediyenin, vatandaşın hayvan katliamına, eziyetine, şiddetine tanık oluyoruz.
Doğmak dışında hiçbir suçu olmayan hayvanların ‘başıboş’ diye yaftalandığını, düşman ilân edildiğini, geldiğimiz durumun en büyük sebebi olan nefret dilinin bizzat yetkililer tarafından körüklendiğini görüyoruz.
Çocuklara, kadınlara, hayvanlara tecavüz eden, şiddet ve işkenceyle öldüren katiller serbestken, başımızdaki ve aday siyasiler hangi ahlâktan, hangi güvenli sokaklardan bahsediyor? Daha kısırlaştırma yapacak yeterli alanı bile olmayan belediyelerin tüm köpekleri devasa tecrit merkezlerine hapsetmeye girişmesi, hangi hukuka, vicdana ve inanca sığıyor?
Hukuksuzca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı genelgeleriyle iktidar, belediyeler ve Tarım ve Orman Bakanlığı mevcut kanunları alenen çiğniyor, hiçbir çekinceleri olmadan resmen suç işliyor. Kendilerini kanundan ve hayvandan üstün görerek tepeden inme nefret söylemlerini toplumun her kesimine yaymaya çalışıyorlar.
Buna izin vermiyoruz, vermeyeceğiz! Çünkü Türkiye hâlâ, sokakta yaşayan hayvanlara yemek ve su verilen, kışın onlara barınacak yerler yapan, hayvana şiddet vakalarının büyük bir tepkiyle karşılandığı bir kültüre sahip.
‘Başıboş’ olanlar köpekler değil, yıllardır Türkiye’nin sırtına çökmüş, nefret siyasetiyle toplumu kutuplaştıran yöneticilerdir; bir bebekten katil yaratan, öldürmeyi ve tecavüz etmeyi bir ülkenin kültürü haline getirmeye çabalayanlardır. Artık yeter! Dostlarımızı düşmanlaştırarak birlikte yaşama kültürünü baltalayan, onları ‘doğal yaşam alanı’ adı altında ölüm kamplarına tıkma vaadiyle seçim malzemesi haline getiren siyasilere oy vermeyeceğiz. Gerici ve faşist düşmanlık politikalarına boyun eğmeyeceğiz. Yaşamak haktır. Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük!" (TY)