1982

ANAYASASI ( DEĞİŞTİRİLMİŞ)  

16 kez 83 madde değiştirildi.

(değişiklikler ve tarihleri sol sütunda mavi)

Sol sütundaki kırmızı ile yazılmış bölümler, referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketinde yer almayan-iptal edilmiş ibare ve cümleleri gösteriyor. 
 
 
 

 
    AKP’NİN  ANAYASA DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİ 

Mavi ile yazılı bölümler,  mevcut anayasada yer almayan eklenmiş ibare ve cümleleri;

  fonunda kırmızı renk ile gölgelendirilen ibareler ise Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bölümleri gösteriyor.

 
 

 

    BAZI MADDELERLE İLGİLİ ELEŞTİREL DEĞERLENDİRME  

    Anayasa değişikliği paketi kısmi bir eleştiriye tabi tutulmakta, çok tartışma yaratan bazı maddeler ele alınmaktadır.

X. Kanun önünde eşitlik

Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları  bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

X. Kanun önünde eşitlik

    Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

    (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.

    Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.

    Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

    Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

X. Kanun önünde eşitlik

Madde 10 

FİİLİ EŞİTLİK SAĞLANMIYOR
 
 
 
  • İmzalanan BM CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslar arası Sözleşmesi) Avrupa Birliği uyum yasaları ve Avrupa Konseyi kararlarına aykırı olarak
 
  • Kadın  -erkek eşitliği sağlama konusunda “fiili eşitlik” ibaresi kullanılmıyor.
 
  • Siyasi partiler kanununun 15. Maddesi korunuyor. Eş başkanlık getirilmiyor.
  • Kota getirilmiyor.
  • "Cinsel Yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle Ayrımcılık yapılamayacağı" kuralı eklenmiyor.
  • YANİ dışlanmaya ve nefret cinayetlerine maruz kalan lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüellerin varlıkları ve hakları tanınmıyor.
  • LBGTT bireylerin vatandaşlık hakları hâkim ve savcıların yorumuna bırakılıyor.
  • Bu pakette Kürt kadınlarına eşitlik değil ayrımcılık var.
  • Anadilde eğitimin yasaklanması, evde kendi dilinde konuşmuş, ilkokula gidince farklı bir dil öğrenmek zorunda olan kız çocuklarının önüne yeni bir engel olarak çıkıyor.
  • Eğitim başarısını engelleniyor, bölgesel eşitsizlik artıyor. Okuma yazma bilmeyen eğitim görmemiş kadınların eğitim alması engelleniyor.
  • Anadili Kürtçe olan, Türkçe konuşamayan, Türkçe okuyup yazması olmayan kadınların kendilerini kamusal alanda ifade etmesi, olanaksız hale geliyor
  • Medeni hal, ayrımcılık maddesine eklenmiyor
  • Fiili eşitliği sağlayacak, Kadın Erkek Eşitliği Kamu Denetçiliği, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurumu, Eşitlik Kurumu, Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu getirilmiyor.
  • 2008’de kanun haline gelen Birleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi’ne rağmen “özürlü” sözcüğünü kullanmakta ısrar ediliyor. 61. Maddedeki sakat sözcüğüne dokunulmuyor.
 
  • Birleşmiş  Milletler’in 1979’da imzaya açtığı, Türkiye’nin 85’te bazı çekincelerle taraf olduğu, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin ( CEDAW)“erkekler ve kadınlar arasındaki eşitliği fiilen gerçekleştirmeyi hızlandırmak için taraf devletlerin aldıkları geçici tedbirler,  ayrımcılık şekilde görülemez” diyor.

                           AYRICA 

  • 2004’te eşitlik maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” cümlesi eklendi.
  • Bu ibare, kadınlara pozitif ayrımcılık uygulamasına yeterli hukuki zemini sağlıyor.

 

Ancak AKP 2004-2010 yılları arasında cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması ve siyasette eşit temsil için hiçbir adım atmadı. 

  • Tam Aksine, Sosyal güvenlik yasasında yapılan değişikliklerle kadınların kazanılmış hakları geri alındı. Kadın cinayetlerine zemin sağlayan tahrik indirimi ceza yasasından çıkarılmadı. Kadına yönelik şiddet konusunda hiçbir önlem alınmadı.
  • 2010 Temmuz ayında CEDAW Türkiye Gözden Geçirme Oturumu’na sunulan Kadın Örgütleri Delegasyonu Gölge Raporu’na göre her alanda kadınlara yönelik ayrımcılık sürüyor.
  • Kadınlar yakınları olan erkekler tarafından namus adına öldürülüyor, zoraki ve erken yaşta evlendiriliyor,  kadınların %19.6’sının okuma yazması yok, kadınların % 75.4’ü işgücüne katılmıyor, kentlerde yaşayan kadınların istihdam oranı %17.6, 155 vali arasında hiç kadın vali yok, kadın belediye başkanı oranı % 1 bile değil, Eşitlik Çerçeve Yasası gündemde değil, Siyasi Partiler ve Seçim Yasası değişmedi.
  • Eşitlik konusunda yeterli adımları atmayan AKP, anayasaya  “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” ibaresini ekledi

                                             OYSA

  • 2004’de meclis anayasa komisyonunda ana muhalefet partisi (CHP), kadın-erkek eşitliği görüşülürken, “bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayırım ve imtiyaz sayılmaz” cümlesinin eklenmesini istedi.
  • Bu öneri, AKP tarafından, Anayasa hükmünün zaten bunu da içerdiği gerekçesiyle hem komisyonda ve mecliste reddedildi.
  • 2004’de, önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağını savunan AKP, şimdi bu maddeyi büyük bir yenilikmiş gibi sunarak kadın haklarını istismar ediyor.

        

A. Özel hayatın gizliliği

MADDE 20. – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3.10.2001-4709/5 md.)

(Değişik: 3.10.2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

 
A. Özel hayatın gizliliği

MADDE 20. – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3.10.2001-4709/5 md.)

(Değişik: 3.10.2001-4709/5 md.) Millî  güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını  isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

A. Özel hayatın gizliliği MADDE 20.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ GÜVENCE ALTINA ALINMIYOR.

  • Devlet özel hayatın gizliliğini korumakla ilgili olarak yükümlülük altına sokulmuyor.
  • Anayasa değişikliği özellikle son yıllarda kişisel hak ve özgürlüklere saldırı haline gelen, mahkemelerde delil olarak kullanılmayacağı tartışmalı video, ses ve görüntü kayıtlarıyla ortaya çıkan hak ihlalleri konusunda çözüm getirici değil.
  • Kişisel Verileri Koruma Kanunu Tasarısı’nda,  kişisel verilerin işlenmesi “ bu veriler üzerinde gerçekleştirilen bir işlem ya da işlemler bütünü olarak tanımlanmakta.
  • Anayasa değişikliği “kişisel verilerin açık rıza dışında işlenmesini, kanunda belirtilen hallerle sınırlıyor.
  • Değişiklik, yasa koyucuyu “kanunda öngörülen hallerle” ilgili olarak sınırlamıyor.  
  • Yani meclisten çıkacak bir yasa, kişisel verilerin korunması hükmünü işlevsiz hale getirebilir.
  • Sınırlama nedenleri ya da işlenme hallerinin  “özel sınırlama sebepleri “ olarak yasada açık ve kesin bir biçimde belirtilmiyor.
  • Kişisel verilerle ilgili bağımsız denetleme kurulu oluşturulmuyor.
  • BAĞIMSIZ KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA ÜST KURULU OLUŞTURULMADAN ÖZEL HAYATIN KORUNMASI HAKKININ KULLANILMASI OLANAKLI DEĞİL.
 
V. Yerleşme ve seyahat hürriyeti

MADDE 23. – Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı  ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;

Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;

Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

(Değişik: 3.10.2001-4709/8 md.) Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık  ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.

Vatandaş sınır dışı  edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

 
V. Yerleşme ve seyahat hürriyeti

MADDE 23. – Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;

Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;

Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç  soruşturması veya kovuşturması  sebebiyle hâkim kararına bağlı  olarak sınırlanabilir.

Vatandaş sınır dışı  edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

V. Yerleşme ve seyahat hürriyeti MADDE 23.

ZENGİNLERE SEYAHAT HÜRRİYETİ SAĞLANIRKEN, YERLEŞME HÜRRİYETİNDEKİ ANTİ-DEMOKRATİK HÜKÜMLER KORUNUYOR 

  • 1982 anayasası, vergi borcunu ve askerlik ödevini vatandaşlık görevi olarak tanımlıyor..
  • Değişiklik, askerlik ödevini yapmayan ya da vergi borcu olanların idari tedbirlerle yurtdışına çıkması hükmünü kaldırıyor.
  • Pratikte bu değişiklik, vergi borcu olanlara ve yurt dışına çıkacak sosyo-ekonomik düzeye sahip olanlara yarayacak.
  • Başbakan sermaye-iş çevrelerine anayasa değişikliğine yeterli destek vermedikleri için çatarken, bu maddeye değinerek, “daha ne istiyorlar; vergi borcu olanlar artık yurtdışına rahatça çıkabilecek” diye konuşuyor
 

    YERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ PİYASAYA TABİ  KILINIYOR, KENT VE DOĞA YAĞMASINA KAPI AÇILIYOR

                                     BU

  • Romanların Selendi’den sürülmesi, 
  • Sulukule’nin, Ayazma’nın kurban edilmesi, kentsel dönüşüm adı altında yoksulların kent merkezlerinden sürülmesi                   
  • Baraj bölgelerindeki yerleşimlerin orada yaşayanların istekleri hilafına boşaltılması, yerleşimlerin su altında bırakılması,
  • Yaşam alanlarının insansızlaştırılması          
  • Yerleşme özgürlüğünün piyasaya tabi kılınması demek.
 
 
 
 

YERLEŞME HÜRRİYETİNİ SINIRLANAMAZ  

  • Yerleşme hürriyeti sınırlandırılamaz. Yerleşme ve seyahat özgürlüklerindeki sınırlamalar temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunamaz demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
  • Yerleşme Hürriyetinin sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak gibi nedenlerle sınırlandırılması, hürriyeti sınırlanan kişinin-grubun ve kamunun yararı gözetilecek şekilde yasal sürece tabidir. 
  • Suç işlenmesini önlemek amacıyla yerleşme hürriyetini ancak suç kovuşturması veya soruşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.
 
 
 
 
 
 
ana    
I. Ailenin korunması

MADDE 41.(Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı  ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.

 
I. Ailenin korunması ve çocuk hakları

MADDE 41. – (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı  ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının  öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. 

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı  çocukları koruyucu tedbirleri alır. 

Çocuk Hakları  MADDE 41.

ÇOCUKLARA KORUNMASI İSTİSMAR VE ŞİDDETLE SINIRLANDIRILIYOR.  

  • Türkiye Toplumu yerine Türk toplumu denilerek, diğer kimlik ve aidiyetler göz ardı ediliyor.
 
  • Aile kurumunu kadınların, evli olmayanların, bekâr annelerin, onlardan doğacak çocukların ve LBGTT bireylerin üstünde baskı ve yasal yaptırım yaratacak bir norm olarak anayasal güvenceye alıyor.
  • AKP’nin paketi, korunmaya ihtiyacı olmayan ( cinsel istismar, şiddet, çocuk istismarı) çocuklar için devleti hiçbir ( pozitif) yükümlülük altına sokmuyor.
  • “Çocuklar görüşlerini serbestçe açıklayabilir ve bu görüşleri kendilerini ilgilendiren konularda, yaşlarına ve olgunluklarına göre dikkate alınır. “ ibaresi paketten çıkarıldı.
  • “Kamu veya özel kurum ve kuruluşlarca çocuklarla ilgili olarak yapılan eylem ve işlemlerde, çocuğun azamî iyiliği gözetilir ibaresi paketten çıkarıldı.
 
  • Çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve cinsel şiddetin olağanüstü boyutta olmasına karşın cinsel istismarın altı çizilmiyor.
  • Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesine koyulan Çekinceler kaldırılmıyor.
  • Türkiye’nin taraf olduğu 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesine göre, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır ve devlet çocuklara özel koruma sağlamakla yükümlüdür. 
  • Çocuk Hakları Sözleşmesindeki BAZI düzenlemelerin yinelenmesinden ibaret olan Anayasa değişikliği, bu alanda büyük bir reform yapılıyormuş, Türkiye’ye çocuk hakları bu değişiklikle getiriliyormuş gibi sunuluyor

                                OYSA

  • Anayasa’nın çalışma şartlarının düzenlendiği 50. maddesi ( kimse yaşına uymayan işlerde çalıştırılamaz)
  • Yardıma muhtaç çocukların korunmasını da ele alan 61. maddesi
  • Kişinin dokunulmazlığını, maddi manevi varlığını düzenleyen 17. Maddesi

    Çocuklara yönelik çeşitli önlemler içeriyor.

  • YANİ hükümet, yaygınlaşan şiddet, tecavüz, bakım evleri, yurtlardaki vahşet ve hapishanelerdeki ve mahkemelerdeki hukuksuzluk, on binlerce çocuk işçi için önlem almak istese anayasa ve yasalarda yeterli hukuki zemin var.                    

                       ÜSTELİK

                               

  • 1991’de yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu,  AKP’nin hükümette olduğu 2006’dan itibaren çocuklar adına ağırlaştırılmış olarak uygulandı.
  • 2005’te TCK da değişiklik yapıldı. 301 ve 314. Maddelerle hak ve özgürlüklerinde geriye adım atıldı. Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü engellendi.
  • Çocuklar dahil toplantı ve gösterilere katılanlar, örgüt üyesi olarak ceza alıyor

       

         TAŞ ATAN ÇOCUKLARLA İLGİLİ YASA YETERSİZ                                          

             ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ ÇİĞNENİYOR               

  • Açılan davalar düşmüyor. Suç vasfı ve verilecek cezalar değişiyor.
  • Gösteriye katılmak ve taş atmak suç olmaya devam ediyor, ancak bu gösterilerdeki sloganları vb. nedenleriyle örgüt üyesi olmak veya örgüt propagandası yapmakla suçlanmıyorlar.
  • AMA ; Çocuklar hakkında yine örgüt üyeliğinden dava açılabilir, ceza verilebilir.
  • Terör suçları için yapılan soruşturma usulleri uygulanmayacak ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde ( eski DGM) yargılanmayacaklar.
  • AMA ; Çocuk mahkemelerinde değil, “Normal yargılama usulleri” ile “Normal mahkemelerde” yargılanacaklar.
 
B. Siyasî Partilerin Uyacakları  Esaslar

Madde 69 - Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.

Siyasî partiler, ticari faaliyetlere girişemezler.

Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması  kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştay’dan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir. Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.

Bir siyasî  partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir. 

Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir.

Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel baksan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin

Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.

Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.

Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar. Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasî partiler temelli olarak kapatılır.

Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.

B. Siyasî  Partilerin Uyacakları Esaslar

Madde 69 - Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir. Siyasî partiler, ticari faaliyetlere girişemezler. Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Siyasî partilerin malî denetimi Sayıştay tarafından yapılır. Sayıştay”ca siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir.

Sayıştay’ın bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.

Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan her bir siyasî partinin beşer üye ile temsil edildiği ve Meclis Başkanının başkanlığında oluşturulacak

Komisyonun üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılacak dava, Anayasa

Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır. Komisyonun bu kararı, yargı denetimi dışındadır. Reddedilen izin başvurusunda ileri sürülen sebepler, hiçbir şekilde yeni bir başvuruya konu olamaz. Siyasî parti gruplarında ve Türkiye

Büyük Millet Meclisinde izin konusunda görüşme yapılamaz ve karar alınamaz. 

Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin islendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel baksan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim

kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

Meclis çalışmalarındaki oy ve sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler ve Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunların

Meclis dışında tekrarı veya açığa vurulması ile idarenin eylem ve işlemleri, odaklaşmanın tespitinde gözetilemez.

Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkraya göre kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir. Devlet yardımından yoksun bırakılma, bağlı olduğu kapatma davasının ve kararının usulüne tabi olup tek basına dava konusu kılınamaz.

Bir siyasî  partinin kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin kapatmaya iliskin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından baslayarak üç yıl süreyle bir baska partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.

Yabancı devletlerden, uluslararası  kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasî partiler kapatılır.

Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.

        B. Siyasî Partilerin Uyacakları Esaslar

                    Madde 69

                SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASI ENGELLENMİYOR             

  • AKP’nin yaptığı değişiklik, parti kapatmayı  zorlaştırmıyor; çünkü Anayasanın 68. Maddesindeki "kapatma gerekçelerine" dokunulmuyor.
  • Düzenleme ile 68. Maddedeki kapatma gerekçeleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, AKP ve DTP’nin kapatılması üzere toplanan Venedik Komisyonu kriterlerine, 2008 AB ilerleme komisyonu raporlarına aykırı bir içerikle varlığını sürdürüyor.
 
  • “Odak olma kriteri” korunuyor.
  • “Odak olma kriteri”nin dayanağını Terörle Mücadele Yasası teşkil ediyor.
  • Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşunda kabul edilen ilkeleri sorgulayan siyasal programların ortaya çıkması engelleniyor.

    Anayasa'nın ilk üç maddesinin anayasal korunma altına alınması, demokratik siyaseti olanaksız hale getiriyor. 
     

               ANAYASANIN 68.MADDESİ NE DİYOR   

  • Siyasi Partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.
  • Sınıf ve zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
 

  ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMEZ İLKELERİ SİYASİ PARTİLERCE SİYASİ MÜCADELE KONUSU YAPILABİLİR

     

ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLEMEZ İLKELERİ NELERDİR? 

  • Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. (1MADDE)
  • Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.(2. MADDE)
  • Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
  • Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
  • Başkenti Ankara’dır. (3.MADDE)
  

                 IV. Değiştirilemeyecek hükümler

MADDE 4.–  Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. 

İç hukuk normu olması gereken Venedik komisyonu, Avrupa Birliği uyum yasaları ve AİHM kararlarına göre,  

  • Siyasi partiler, bir ülkenin hukuki ve anayasal yapısında değişiklik yapılmasını savunabilirler.
 

                   ANCAK;

    1- bu amaçla kullanılan araçlar, hukuki ve demokratik olmalı

    2- önerilen değişikliğin kendisi de temel demokratik ilkelerle uyumlu olmalı  

  • Bir siyasi partinin demokrasi ile uyumlu olmayan düşüncelere sahip olması da tek başına, kapatma için yeterli değildir. Kapatma, ilgili parti bakımından, bir şiddet eylemi tehdidi ve kullanımı mevcut olması gerekir.
  • AİHM, bir siyasi partinin kapatılması ve liderlerinin siyasi faaliyetlerden yasaklanması gibi "zecri tedbirler"e "ancak en vahim durumlarda" başvurulmasını meşru görüyor.
 
 
  • Venedik Komisyonu’na göre siyasi partilere ilişkin hukuki hükümler değiştirilmeli ve AİHM içtihatları ile Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu'nca özetlenen AB üyesi devletlerin en iyi uygulamaları ile uyumlu hale getirilmelidir."
 

       1982 anayasasındaki gibi Demokratik siyaset alanı daraltılıyor,  siyasal sorunlar üzerinde anayasa yargısının alanı korunuyor 

  • 1960 Anayasasına uyumlu olarak 1982 Anayasası Siyasi Partilerin kapatılması yetkisini Anayasa Mahkemesi’ne, kapatma davası açma yetkisini de Yargıtay Cumhuriyet başsavcısına verdi.
  • Herhangi bir cumhuriyet savcısı değil yüksek yargı başsavcısına, herhangi bir mahkemeye değil, yüksek yargı organına yetki verildi.
  • Bu durum siyasi partilere güvence sağlıyor gibi görünse de amaçlanan bu değildi.
  • “ODAK OLMA KRİTERİ, 1995 yılında ortaya çıktı. 68. maddedeki eylemlerden dolayı kapatma kararı ancak ‘bu nitelikte fiillerin işlendiği bir odak haline gelme’ durumunda söz konusu olacaktı.
  • (Odak Olma Kriteri: Bir siyasî partinin 68'inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi'nce tespit dilmesi halinde karar verilir)
 
  • 149. maddede bir değişiklik yapılarak kapatma davalarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra ilgili parti genel başkanlığı  veya tayin edeceği bir vekile savunma hakkı  verildi.
  • Böylece Anayasa Mahkemesi sadece bu eylemlerin işlendiğini tespit etmekten ibaret kalmayacak, aynı zamanda, bu yoldan, o partinin bu tarz eylemlerin işlendiği bir odak haline geldiğini saptamakla sorumlu olacaktı. Bunun siyasi partiler açısından bir teminat olduğu düşünüldü.
  • Anayasa Mahkemesi yine tam gaz parti kapatmaya devam edince; Anayasa’nın 69. maddesinin odak olma kavramını tanımlamadığı görüşü atıldı.
  • 2001’de Tanımlanmış Odak Olma Kriteri getirildi.
  • Tanımlanmış odak olma kriteri: Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır
  • 2001’de anayasa mahkemesinin kapatma yerine “devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılma” kararı verebileceği ve kapatmaya nitelikli bir çoğunlukla ( beşte üç) karar verilebileceği eklendi.
  • YAPILAN DEĞİŞİKLİK AB KONSEY İLKELERİNİN VE UYUM YASALARINA AYKIRI.
  • 2004’te yapılan Anayasa değişikliği ile milletlerarası insan hakları anlaşmalarına ulusal yasalar karşısında öncelik tanındı. Bu da diğer temel hak ve özgürlükler konusunda olduğu gibi parti kapatma konusunda da Avrupa normlarına uyulmasını, anayasal zorunluluk haline getirdi.  ( 90.MADDE)
 
 
     
C. Sendika kurma hakkı

MADDE 51.(Değişik: 3.10.2001-4709/20 md.) Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.

Sendika kurma hakkı ancak, millî  güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması  sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.

İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.

Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.

 
C. Sendika kurma hakkı

MADDE 51. – (Değişik: 3.10.2001-4709/20 md.) Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.

Sendika kurma hakkı ancak, millî  güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.

Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.

 
  C. Sendika kurma hakkı

MADDE 51.

SENDİKA KURMA HAKKI, GENEL AHLAK ‘LA SINIRLANDIRILIYOR.  SEKS İŞÇİLERİNE SENDİKA KURMA HAKKI VERİLMİYOR. 
 

  • Kamu düzeni, milli güvenlik, sendika hakkını engellemek için istisnai durumlar olarak düzenlenmeli. Bu haliyle madde yasa koyucuya çok geniş bir sınırlandırma olanağı tanınıyor.
 
  • Kamu görevlileri için bu yasak da daha geniş. Yasal sınırlamaların ötesinde (milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık, genel ahlak)  dışında işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerin bu alandaki haklarının kapsamı, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir.
  • Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri yönetim ve işleyişlerini cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı olamaz ibaresi korunuyor.
  • Yani siyaset, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller, yalnız siyasi partiler için değil demokratik örgütler için de geçerli kıstaslar olarak korunuyor.
 
  • Birden fazla sendikaya üye olunduğu zaman bu sendikalara üyelik aidatı ödeme yükümlülüğü  ve üye olduğu sendikalardan yalnızca birinin yaptığı toplu sözleşmeden yararlanma imkânı var.
  • Yani yasal mevzuat gözden geçirilmeden bu hüküm pratik bir anlam taşımıyor.
 
A. Toplu iş sözleşmesi hakkı

MADDE 53. – İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.

Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.

(Ek: 23.7.1995-4121/4 md.) 128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir ve İdareyle amaçları doğrultusunda toplu görüşme yapabilirler. Toplu görüşme sonunda anlaşmaya varılırsa düzenlenecek mutabakat metni taraflarca imzalanır. Bu mutabakat metni, uygun idarî veya kanunî düzenlemenin yapılabilmesi için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Toplu görüşme sonunda mutabakat metni imzalanmamışsa anlaşma ve anlaşmazlık noktaları da taraflarca imzalanacak bir tutanakla Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usuller kanunla düzenlenir.

Aynı işyerinde, aynı dönem için, birden fazla toplu iş sözleşmesi yapılamaz ve uygulanamaz. 

A. Toplu iş  sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı

MADDE 53. – İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.

Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.  

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık  çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü  ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir. 

 

  1. Toplu iş  sözleşmesi ve Toplu sözleşme hakkı
  • KAMU EMEKÇİLERİNE GENEL GREV HAKKI GETİRİLMEDİ, MUTLAK GREV YASAĞI GETİRİLDİ.
  • Değişiklik Paketinde, Kamu emekçileri için toplu sözleşme hakkı tanındı.
  • AMA uyuşmazlık halinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na kesin hakemlik ( zorunlu tahkim) ve karar yetkisi verildi.
  • YANİ Kamu görevlilerinin toplu sözleşme sırasında uyuşmazlığa düşüldüğü takdirde, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurmaları zorunlu.
  • Toplu sözleşme görüşmeleri anlamsız hale getirildi. KGHK tarafların iradelerinin yerine geçirildi.
  • Kamu görevlileri hakem kurulunun kararı kesin ve toplu sözleşme hükmünde.
  • 82 Anayasası’ndaki Bakanlar Kurulu yerine, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu getirildi. Ancak bu kurulun nasıl oluşturulacağı, çalışma usul ve esaslarına anayasada yer verilmedi. Bu yasa koyucuya, yani iktidar partisine bırakıldı.
  • Bu kurulun kararlarının Bakanlar Kurulu’ndan farklı olacağına dair bir güvence yok.
  • Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma biçimi gibi konular da herhangi bir çerçeve çizilmeksizin yasa koyucunun takdirine bırakıldı.
  • Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kuruluş ve işleyişindeki esasların belirlenmesi yasama organına bırakıldı
  • Kamu Görevlileri Hakem Kurulu”nun toplu sözleşme hükmünde
    Bu kararlara karşı yargı yoluna başvurulamaz
  • Kamu emekçilerinin sendikalarının ve üst kuruluşlarının üyeleri adına yargı mercilerine başvurma yetkisi kaldırıldı.
  • Sendikalaşmanın asli unsurlarından sayılan yargıda temsil yetkisi artık anayasal güvence altında değil.
  • Yani Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda korunan bu yetki yasayla değişirse, ILO anlaşmaları dışında herhangi bir bağlayıcı hüküm kalmayacak.
 
  • Kamu emekçilerinin mücadelesi ve kazanılmış haklar yok sayıldı. 
  • Değişiklik, ILO sözleşmelerini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ve Uluslararası Çalışma Hukukunu ihlal ediyor.
  • Onaylanan uluslar arası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu belirten Anayasa’yı ihlal ediyor.
  • İşçiler, memurlar ve diğer kamu görevlileri,  toplu iş sözleşmesi yapma ve siyasi amaçlı grev,  dayanışma grevi, iş yavaşlatma, verim düşürme, genel grev hakkına sahiptir.
  • Uluslar arası kuruluşların belge ve raporlarında hem AİHM  kararlarında sendika toplu sözleşme ve grev  hakkı bir bütündür.
 
  • Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı ve grev hakkının kullanımı kanunla düzenlenir. 
 
 
 
   
 
 
 
 
B. Grev hakkı ve lokavt

MADDE 54. – Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir.

Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.

Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî  zarardan sendika sorumludur.

Grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği haller ve işyerleri kanunla düzenlenir.

Grev ve lokavtın yasaklandığı  hallerde veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Uyuşmazlığın her safhasında taraflar da anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir. Yüksek Hakem Kurulunun kararları kesindir ve toplu iş sözleşmesi hükmündedir.

Yüksek Hakem Kurulunun kuruluş  ve görevleri kanunla düzenlenir.

Siyasî amaçlı  grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz.

B. Siyasî  Partilerin Uyacakları Esaslar

Madde 69 - Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalısmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.

Siyasî partiler, ticari faaliyetlere girisemezler.

Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunlugunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıstaydan yardım saglar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda verecegi kararlar kesindir. Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısının açacagı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara baglanır.

Bir siyasî  partinin tüzügü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir. 

Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin islendigi bir odak haline geldiginin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yogun bir sekilde islendigi ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel baksan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim

kurulunca zımnen veya açıkça benimsendigi yahut bu fiiller dogrudan dogruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde islendigi takdirde, söz konusu fiillerin odagı haline gelmis sayılır. Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin agırlıgına göre ilgili siyasî partinin

Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.

Temelli kapatılan bir parti bir baska ad altında kurulamaz.

Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya

faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya iliskin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından baslayarak bes yıl süreyle bir baska partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar. Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluslardan ve Türk uyruklugunda olmayan gerçek ve tüzel kisilerden maddi yardım alan siyasî partiler temelli olarak kapatılır.

Siyasî partilerin kurulus ve çalısmaları, denetlenmeleri,

kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.

Greve katılmayanların işyerinde çalışmaları, greve katılanlar tarafından hiçbir şekilde engellenemez.

 
 
 
 
 
 
B. Grev hakkı  ve lokavt

MADDE 54. – Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir.

Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.

Grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği haller ve işyerleri kanunla düzenlenir.

Grev ve lokavtın yasaklandığı  hallerde veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Uyuşmazlığın her safhasında taraflar da anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir. Yüksek Hakem Kurulunun kararları kesindir ve toplu iş sözleşmesi hükmündedir.

Yüksek Hakem Kurulunun kuruluş  ve görevleri kanunla düzenlenir.

Greve katılmayanların işyerinde çalışmaları, greve katılanlar tarafından hiçbir şekilde engellenemez.

B. Grev hakkı  ve lokavt
 
  • 54. maddenin 7. Fıkrasındaki siyasi amaçlı grev, dayanışma grev ve direnişleri yasaklayan maddenin anayasadan çıkarılması, yasakları kaldırıcı ve hak sağlayıcı değildir.
 
  • Maddenin 1. fıkrasında yer alan asıl yasak devam ediyor. Bu fıkraya göre göre işçiler sadece “toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde” grev hakkına sahiptir.
  • Siyasi amaçlı grev, dayanışma grevi, genel grev işyeri işgali ve iş yavaşlatma ve diğer demokratik direniş yöntemleri anayasada açıkça tanınmıyor.
  • Grev erteleme ve yasaklarına olanak veren Yüksek hakem kuruluna ilişkin hükümler korundu. Grev erteleme yetkisiyle grev olanaksız hale getirildi.
  • Anayasa değişikliği grev yasaklarını kaldırmadı, genel grev ve siyasi grev hakkı vermedi.
 
VII. Dilekçe hakkı

MADDE 74. – (Değişik: 3.10.2001-4709/26 md.) Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.

(Değişik: 3.10.2001-4709/26 md.) Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

Bu hakkın kullanılma biçimi kanunla düzenlenir.

Kamu denetçiliği mekanizmasının yanı sıra, Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu; Ulusal İnsan Hakları Kurumu, İşkenceye Karşı Ulusal Önleme Mekanizması ile Kolluk Şikâyet Mekanizması gibi hak ilhallerini izleme ve önleme kurulları bağımsız, özerk ve sivil kurullar olarak sivil toplum örgütleri ile birlikte oluşturulur.

VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı

MADDE 74. – (Değişik: 3.10.2001-4709/26 md.) Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.

(Değişik: 3.10.2001-4709/26 md.) Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.  

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı  olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler. 

Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur. 

Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı
  • Kamu denetçiliğinin en önemli özelliği, kurumun ve başındaki kişinin yürütmeden bağımsız olması.
  • ÇÜNKÜ, kurumun işlevi, idarenin iyi yönetilmesini sağlamak.
  • YANİ yanlış, haksız uygulamalara ilişkin başvuruları, ilgili makamlara iletmek.
  • Kamu gücü kullanan kuruluşların işleyişini iyileştirmek.
  • Bu nedenle kurumun yetkileri kadar, organlarının nasıl seçildiği de önemli.
  • Kurumun nasıl kurulacağına ve işleyeceğine Anayasa da yer verilmiyor.
  • Bunlar yasa koyucunun yani iktidar partisinin takdirine bırakılıyor.
  • Kamu Baş denetçisinin seçimi için son aşamada,( üçüncü turda) Meclisteki iktidar partisinin basit çoğunluğu yeterli. ( 139 milletvekilinin oyu)
  • Kamu Baş denetçisinin seçiminde partiler üstü uzlaşma yani nitelikli çoğunluk aranmıyor.
 
  • Kamu denetçisinin işlevini yerine getirmesinin güvencesi olan tarafsızlık ilkesi çiğneniyor.
 
  • Kurum daha oluşturulurken işlevsizleştiriliyor.
5. Milletvekilliğinin düşmesi

MADDE 84.(Değişik: 23.7.1995 - 4121/9 md.) İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kararlaştırılır.

Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.

82 nci maddeye göre milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurul gizli oyla karar verir.

Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir.

Partisinin temelli kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olduğu Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararında belirtilen milletvekilinin milletvekilliği, bu kararın Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlandığı tarihte sona erer. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu kararın gereğini derhal yerine getirip Genel Kurula bilgi sunar.

5. Milletvekilliğinin düşmesi

MADDE 84. – (Değişik: 23.7.1995 - 4121/9 md.) İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kararlaştırılır.

Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.

82 nci maddeye göre milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurul gizli oyla karar verir.

Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir.

5. Milletvekilliğinin düşmesi
B. Başkanlık Divanı

MADDE 94. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Kâtip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşur.

Başkanlık Divanı, Meclisteki siyasî  parti gruplarının üye sayısı oranında Divana katılmalarını sağlayacak şekilde kurulur. Siyasî parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç yıldır.

(Değişik: 3.10.2001-4709/30 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, meclis üyeleri içinden, Meclisin toplandığı günden itibaren beş gün içinde, Başkanlık Divanına bildirilir. Başkan seçimi gizli oyla yapılır. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilmiş olur. Başkan seçimi, aday gösterme süresinin bitiminden itibaren, beş gün içinde tamamlanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillerinin, Kâtip Üyelerinin ve İdare Amirlerinin adedi, seçim nisabı, oylama sayısı ve usulleri, Meclis İçtüzüğünde belirlenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.

B. Başkanlık Divanı

MADDE 94. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Kâtip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşur.

Başkanlık Divanı, Meclisteki siyasî  parti gruplarının üye sayısı oranında Divana katılmalarını  sağlayacak şekilde kurulur. Siyasî parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki yıldır, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam eder.

(Değişik: 3.10.2001-4709/30 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, meclis üyeleri içinden, Meclisin toplandığı günden itibaren beş gün içinde, Başkanlık Divanına bildirilir. Başkan seçimi gizli oyla yapılır. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilmiş olur. Başkan seçimi, aday gösterme süresinin bitiminden itibaren, beş gün içinde tamamlanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillerinin, Kâtip Üyelerinin ve İdare Amirlerinin adedi, seçim nisabı, oylama sayısı ve usulleri, Meclis İçtüzüğünde belirlenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.

B. Başkanlık Divanı
B. Yargı yolu

MADDE 125. – İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (Ek hüküm: 13.8.1999-4446/2 md.) Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.

Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın kararları yargı  denetimi dışındadır.

İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.

Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.

İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.

Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî  güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması  kararı verilmesini sınırlayabilir.

İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.

B. Yargı yolu

MADDE 125. – İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (Ek hüküm: 13.8.1999-4446/2 md.) Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.

Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın kararları yargı  denetimi dışındadır. Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır.

İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.

Yargı  yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.

Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.

İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.

Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî  güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması  kararı verilmesini sınırlayabilir.

İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.

B. Yargı yolu

ASKERİ  VESAYET KORUNUYOR. YAŞ KARARLARI YİNE YARGI DENETİMİ DIŞINDA

  • 1982 anayasasını darbe anayasası yapan ve ona askeri vesayet niteliğini veren şey, YAŞ kararlarının ve cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerin yargı denetimi dışında tutulmasıydı.
  • AKP önerisi, Yüksek Askeri Şura kararlarını “ilişik kesme “ dışında yine yargı denetimi dışında bırakıyor.
  • Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler yargı konusu olmuyor.
  • 2007’deki referandumla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edildi.
  • Cumhurbaşkanının  “yetkisiz ve sorumsuz” statüsünde bir değişiklik yapılmadı.
  • Kullanacağı takdir yetkisi herhangi bir yargısal denetime tabi olmayan cumhurbaşkanının 1982 anayasasının vesayetçi mantığını yeniden üretmesi kaçınılmaz.
 
 
 
 
 

    DANIŞTAY’IN YERİNDELİK DENETİMİ YETKİSİNİN KALDIRILMASI TARTIŞMALI

                       ÇÜNKÜ

  • Çevrenin korunması ve özelleştirmelerle ilgili olarak Danıştay “kamu yararı kriterini” kullanarak yasa iptali yapamayacak.
  • Danıştay, Galata-Port, Akkuyu’daki Nükleer santral gibi doğa ve kıyı yağmalarına müdahale edemeyecek, doğa yıkımı artacak, ihalelerin önü açılacak.
  • DOĞA YIKIMININ VE DOĞAL KAYNAKLARIN SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMESİNİN ÖNÜNDE HİÇBİR KAMUSAL-YARGISAL DENETİM YOK.           
  • Basta Karadeniz ve güney doğu olmak üzere, bütün ülkede binlerce HES ihalesi verildi.
  • Dereler kurutuluyor, bütün canlılara ait olan su kaynakları satılıyor. Dev barajlarla binlerce canlının yasam alanları sular altında kalıyor, bu alanlar insansızlaştırılıyor. Maden ocakları için Vadiler, ormanlar, tepeler yok ediliyor.
  • Üçüncü köprü için milyonlarca ağaç kesiliyor,
  • Bu acımasız yıkımın önünü açacak yasalar AKP’nin meclis çoğunluğuyla meclisten geçiriliyor.
  • Bu yasalar, kamuoyunda tartışmaya açılmıyor. Yaşam alanlarından koparılan insanların, ekoloji hareketlerinin itirazları görmezden geliniyor.

    Başbakan seçim konuşmalarında “yerindelik denetimi”ni kaldırdık, ihalelerin önü açıldı diye yağmacılara müjde veriyor.

                         
     
     

                           ANCAK

  • YARGI’NIN YÜRÜTMENİN YETKİ VE SORUMLULUKLARINI ÜSTLENMESİ DE YANLIŞ                 

Yerindelik denetimi tartışması nasıl ortaya çıktı 

  • Turgut Özal Hükümeti 1990’da Danıştay Kanunu'nda değişiklik yaparak Danıştay'ın tüzük incelemelerinde sadece "kanuna uygunluk" denetimi yapacağı, "yerindelik denetimi" yapamayacağı hükmünü getirdi.
  • Muhalefet konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürdü.
  • Anayasa Mahkemesi 1991’de "Danıştay yerindelik denetimi de yapar" şeklinde karar verdi.
  • Böylece 20 yıldır süren yargı-yürütme tartışması başladı.
  • Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 2003’te
  • otobüs biletlerine yaptığı zam için dava açıldı. 7 yıl sonra, Danıştay zammı iptal etti. Bilet fiyatları 2003 düzeyine indi.
  • Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın 2007-2008 yıllarında ihalelerini yaptığı ve Anayasa'nın 155. maddesi gereği imtiyaz sözleşmelerinin onaylanması için Danıştay'a gönderdiği liman ihaleleri en çok tartışılan konular oldu. 
  • Danıştay İzmir, Darıca, Bandırma ve Samsun Limanlarının işletme devri hakkına ilişkin özelleştirme ihalelerini iki ay yerine iki yılı aşkın bir sürede onayladı.
 

    YÖNETİMİN UYGULAMALARININ HUKUKİ ÜST     NORMLAR AÇISINDAN DENETLENMESİ OLGUSU İKTİDAR ÇATIŞMASININ ZEMİNİ HALİNE GELDİ

  • Hükümet, referanduma gidecek Anayasa değişikliğine 125'inci maddeye, yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu getirdi.
  • Maddeye, "Bu yetki hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz" cümlesi eklendi.
  • NE YARGI YÖNETİMİN YERİNİ ALMALI NE YÖNETİM, HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ALEYHİNE OLARAK SINIRSIZ –DENETİMSİZ YETKİ KULLANMALI

                   

  • Yargı kurumlarının yasallık denetiminin yanında, “yerindelik denetiminde” bulunması, yargıcın yönetime karışması, politikasını saptaması, yasama, yürütme ve kamuoyuna karşı sorumluluğu bulunmayan yargıcın yönetimin yerini alması anlamına gelebilir.
  • Mahkemenin görevi, hukuka aykırı olan idari işlemi iptal etmektir.
 
 
 
1. Genel ilkeler

MADDE 128. – Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.

Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.

Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

2. Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence

MADDE 129. – Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları  ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.

Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları  yargı denetimi dışında bırakılamaz.

Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.

 
 
1. Genel ilkeler

MADDE 128. – Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.

Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.

Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

2. Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence

MADDE 129. – Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.

Disiplin kararları  yargı denetimi dışında bırakılamaz.

Silahlı Kuvvetler mensupları  ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.

1. Genel ilkeler 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

2. Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence

MADDE 129.

G. Hâkim ve savcıların denetimi

MADDE 144. – Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı soruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırabilir.

G. Adalet hizmetlerinin denetimi 

MADDE 144 – Adalet hizmetleri ile savcıların idarî  görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

 
G. Adalet hizmetlerinin denetimi 
H. Askerî yargı

MADDE 145.Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin; askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.

Askerî mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askerî suçları  ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askerî mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler.

Askerî mahkemelerin savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.

Askerî yargı  organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir. Kanun, ayrıca askerî hâkimlerin yargı hizmeti dışındaki askerî hizmetler yönünden askerî hizmetlerin gereklerine göre teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerini de gösterir. 

H. Askerî yargı

MADDE 145.Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. 

      Savaş  hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî  mahkemelerde yargılanamaz. 

      Askerî  mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir. 

      Askerî  yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî  hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.

H. Askerî yargı MADDE 145.

ASKERİ  VESAYETİ KALDIRDIĞINI İDDİA EDEN DEĞİŞİKLİK PAKETİNDE

  • Askeri Mahkemeler kaldırılmıyor.
  • Asker kişilerin askeri suçlarına yine askeri mahkemelerde bakılıyor.
  • Askerlerin işlediği insanlık suçları, yine sivil yargının dışında.
  • Askeri kişilerin işlediği askeri suçların mahiyeti açıklanmıyor.
  • Asker kişilerin kim olduğu belirlenmiyor
  • ASKER KİŞİLER ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR İBARESİ, ASKERİN ELİNE PİMİ ÇEKİLMİŞ EL BOMBASI VERENLERİ SİVİL YARGININ KAPSAMI DIŞINDA BIRAKIYOR.
  • Askeri yargı, disiplin mahkemeleri ile sınırlandırılmıyor.
  • YANİ Askeri Yargı, asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri disiplin suçlarına ait davalara bakmakla sınırlandırılmıyor. 
    VİCDANİ RET VATANDAŞLIK HAKKI OLARAK AÇIKCA TANINMIYOR.
  • Anayasa’nın 72. Maddesine göre, “vatan hizmeti her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı yasayla düzenlenir.
  • Vatan hizmetini düzenleyen yasalar askerliği zorunlu tutuyor.
  • Vicdani reddini açıklayanlar, “halkı askerlikten soğutma”, “milli mukavemeti kırma” gerekçeleriyle askeri mahkemelerde yargılanıyor
  • Değişiklik bu durumu ortadan kaldırmıyor
A. Anayasa Mahkemesi

1. Kuruluşu

MADDE 146. Anayasa Mahkemesi onbir asıl ve dört yedek üyeden kurulur.

Cumhurbaşkanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asıl ve bir yedek üyeyi Danıştay, birer asıl üyeyi Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurullarınca kendi Başkan ve üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; bir asıl üyeyi ise Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri içinden göstereceği üç aday arasından; üç asıl ve bir yedek üyeyi üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından seçer.

Yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri ile üst kademe yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesine asıl ve yedek üye seçilebilmeleri için, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş veya öğrenim kurumlarında en az onbeş yıl öğretim üyeliği veya kamu hizmetinde en az onbeş yıl fiilen çalışmış veya en az onbeş yıl avukatlık yapmış olmak şarttır.

Anayasa Mahkemesi, asıl üyeleri arasından gizli oyla ve üye tamsayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve bir Başkanvekili seçer. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.

Anayasa Mahkemesi üyeleri, aslî görevleri dışında resmî veya özel hiçbir görev alamazlar.

TBMM’de grubu bulunan her bir siyasi partinin vereceği 5’er üye ve Meclis Başkanından  oluşan komisyon; 3’ü öğretim üyesi, 1’i avukat, 1’i yüksek öğrenim görmüş  Türkiye Cumhuriyeti  vatandaşı olmak üzere 5 üyeyi, üye tam sayısının 3’te 2 çoğunluğuyla seçer.

Her siyasi parti grubu, her boş  üyelik için 1 aday gösterme hakkına sahiptir.  

Cumhurbaşkanı, 2’si üst kademe yönetici, 2’si öğretim üyesi, 1’i de yüksek öğrenim görmüş T.C. vatandaşı olmak üzere 5 üyeyi seçer.  

Üyelerden 3’ü Yargıtay, 2’si Sayıştay, 2’si Danıştay Genel Kurullarınca, kendi başkan ve üyeleri arasında üye tam sayılarının salt çoğunluyla ve gizli oyla seçilir.   

Üyelerden 2’si avukatlar adasından baro başkanları tarafından seçilir. Her baro başkanı ancak 1 aday için oy kullanabilir. En fazla oyu alan aday seçilmiş sayılır. 

Öğretim üyelerinin üst kademe yöneticilerinin ve avukatlarının Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilebilmeleri için 40 yaşını doldurmaları, hukuk, siyasal bilimler, iktisadi ve idari bilimler alanlarından mezun olmaları, öğretim elemanlığında veya kamu hizmetinde en az 15 yıl fiilen çalışmış veya en az 15 yıl avukatlık yapmış olmaları şarttır.

 

A. Anayasa Mahkemesi

1. Kuruluşu 

MADDE 146 – Anayasa Mahkemesi onyedi üyeden kurulur. 

      Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş  yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur. 

      Cumhurbaşkanı;  üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askerî Yargıtay, bir üyeyi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer. 

      Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî  Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurulları  ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş  üyelik için, bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde de her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir ve en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. 

      Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş  yaşın doldurulmuş olması  kaydıyla; yükseköğretim kurumları  öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını  kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır. 

      Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. 

      Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamazlar. 

  1. Anayasa Mahkemesi
  1. Kuruluşu
    MADDE 146 –
  • Değişiklik, Anayasa Mahkemesi’nin demokratik meşruiyetini değil, AKP’nin mutlak iktidarını amaçlıyor.
 
  •  Meclis çoğunluğunun iradesine yönelik her türlü yargısal denetim, bürokratik vesayet olarak adlandırılıyor.
  • Yasaların, genel hukuk, demokrasi ve insanlık ilkeleri açısından yargısal denetime ihtiyaç duyabileceği olgusu göz ardı ediliyor.
 
  • Sorun, Anayasa Mahkemesi’nin varlığı değil, her yasanın, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine aykırı bulunabilmesi
  • Değiştirilemez maddelerin varlığı sürdükçe, anayasa demokratikleşmedikçe anayasa mahkemesinin denetleme biçiminin, yapısının değişmesi, çoğunluğun şunun ya da bunun eline geçmesi sorunu çözmeyecek.  Daha da artıracak.
  • Anayasanın değiştirilemez ilkelerinin, şiddet içermeyen- yasal-demokratik mücadelenin konusu olabilecekleri anayasal güvence altına alınmalı
  • “evrensel” hukuk-insan hakları ve demokrasi ilkeleri açısından anayasayı denetleyebilecek, demokratik bir yapıya sahip bir anayasa mahkemesini tartışmanın yolu açılmalı.
  • Anayasa mahkemesinin yapısı değişmeli, askeri Yargıtay, askeri yüksek mahkeme üyelikleri çıkarılmalı,

                    ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

  • Anayasayı demokratikleştirmiyor
  • Kurucu ilkeleri tartışmaya açmıyor
  • AKP Anayasa Mahkemesi’ni kendi istediği gibi şekillendirmeye çalışıyor.

      1982 Anayasasının birey karşısında devleti, devlet içinde yürütmeyi ve o çerçevede Cumhurbaşkanını güçlendiren yapısı aynen korundu

  • Mahkemeye TBMM ‘de üye seçebilecek. AMA Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirlenmesinde Cumhurbaşkanının ağırlığı korundu
  • Cumhurbaşkanı 4’ü doğrudan olmak üzere, 17 üyenin 14’ünü atama yetkisine sahip

                     

  AKP, KENDİ ANAYASA MAHKEMESİNİ KURUYOR.

  • Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesini öngören 2007 değişikliği ile
  • Cumhurbaşkanın seçeceği anayasa mahkemesi üyelerinin sayıca çokluğu farklı bir anlam kazanıyor.
  • Cumhurbaşkanının niteliklerini ve tarafsızlığı düzenleyen Anayasa’nın 101. Maddesi geçersiz hale geliyor.
  • Anayasa Mahkemesi’nin birleşiminde belli bir siyasi eğilim ağırlık kazanıyor
  • Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğunu atama yetkisini cumhurbaşkanında olması Mahkeme’nin bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürüyor, işlevsizleştiriyor.
  • Anayasa mahkemesinin demokratik meşruiyeti için TBMM’nin seçtiği üye sayısı artırılmalı
  • Parlamentoda partiler arası bir uzlaşmayı temsil edecek üçte ikilik çoğunluğun aranmalı.

                                     OYSA

  • Üyeler, ilk oylamada üçte ikilik, İkinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu, üçüncü oylamada en fazla oy alan iki adayın arasından seçiliyor.
  • YANİ mahkeme üyeleri, demokratik meşruiyeti sağlayacak en azından iki büyük partinin uzlaşmış iradeleriyle değil, iktidar partisinin istekleri talepleri ve çıkarları doğrultusunda seçiliyor.
 
 
2. Üyeliğin sona ermesi

MADDE 147.Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar.

2. Üyeliğin sona ermesi

MADDE 147.Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar.

Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer.

Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

3. Görev ve yetkileri

MADDE 148. – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.

Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.

Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.

Yüce Divan kararları  kesindir.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.

2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi

MADDE 147.Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış 2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi

MADDE 147.Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı  hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer. 
 
 
 
 
 
 
 
 

3. Görev ve yetkileri

MADDE 148. – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.

Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları  Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü  tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. 

Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları  ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.

Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.

Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.

 
2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi

2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi 2. 2. 2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi  

     

3. Görev ve yetkileri

MADDE 148. – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.

Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.

Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.

Yüce Divan kararları  kesindir.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

4. Çalışma ve yargılama usulü

MADDE 149.(Değişik: 3.10.2001-4709/33 md.) Anayasa Mahkemesi, Başkan ve on üye ile toplanır, salt çoğunluk ile karar verir. Anayasa değişikliklerinde iptale ve siyasî parti davalarında kapatılmaya karar verebilmesi için beşte üç oy çokluğu şarttır.

Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri kanunla; mahkemenin çalışma esasları ve üyeleri arasındaki işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir (Ek ibare: 23.7.1995-4121/14 md.) ve siyasî partilerin temelli kapatılması veya kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler.

3. Görev ve yetkileri
MADDE 148. – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.

Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları  Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü  tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. 

Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. 
 

Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları  ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.

Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.

Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

4. Çalışma ve yargılama usulü

MADDE 149. – Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir. 

Siyasî  partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları  ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır. 

Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî  partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır. 

Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır. 

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir. 

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler.

 
3. Görev ve yetkileri

MADDE 148. 

  • BİREYSEL BAŞVURU, ULUSLAR ARASI İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NE BAŞVURMAYI GECİKTİRME- ENGELLEME YOLUNA DÖNÜŞEBİLİR
 
  • Bireysel başvurunun yalnızca İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) kapsamındaki hak ve özgürlükler açısından söz konusu olabileceği öngörülüyor.
  • Yani, Anayasada yer alan, ancak İHAS’ta düzenlenmemiş olan hak ve özgürlükler için bu yol işletilemeyecek
  • Değişiklik, her yurttaşın İnsan Hakları Mahkemesine başvurma olanağının olmadığı ve mahkemenin yurttaşın ayağına getirildiği argümanıyla savunuluyor.
  • Oysa, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurmanın ücretsiz.
  • Üstelik, bu düzenleme, İnsan Hakları Mahkemesine başvuru sürecini uzatabilir.
  • Çünkü İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilmenin ön koşulu, iç hukuk yollarının tüketilmesi.
  • Değişiklikle yeni bir iç hukuk yolu getiriliyor.
  • Bireysel başvuru, iyi düzenlenmediği ve işletilmezse bireyin hakkını almasını geciktiren bir nitelik de kazanacak.
 

Herkes, anayasal hak ve özgürlüklerden birinin kamu gücü  tarafından ihlal edildiği iddiasıyla ve kanun yollarının tüketilmiş olması şartıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmeli 

  1982 ANAYASASININ YAPI TAŞI       

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER KORUNUYOR 

  • Kanun hükmünde kararname başlı başına anti-demokratik bir olgu
  • Esas olarak 60 Anayasa’sında olmakla birlikte 82 anayasasında varlığı çok güçlü bir biçim aldı.
  • Askeri Darbe sonrası dönemin önemli bir yapıtaşı oldu.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

4. Çalışma ve yargılama usulü

MADDE 149. 
 
 
 
 
 
 
 
 

D. Askerî Yargıtay

MADDE 156. – Askerî Yargıtay, askerî mahkemelerden verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Ayrıca, asker kişilerin kanunla gösterilen belli davalarına ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.

Askerî Yargıtay üyeleri birinci sınıf askerî hâkimler arasından Askerî Yargıtay Genel Kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla her boş yer için göstereceği üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.

Askerî Yargıtay Başkanı, Başsavcısı,  İkinci Başkanı ve daire başkanları Askerî Yargıtay üyeleri arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.

Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir. 

E. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi

MADDE 157. – Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.

Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.

Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.

Mahkemenin Başkanı, Başsavcı  ve daire başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.

Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir.

III. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu

MADDE 159. – Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.

Kurulun Başkanı, Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay GenelKurulunun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul, seçimle gelen asıl üyeleri arasından bir başkanvekili seçer.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin veya bir hâkimin veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar. Ayrıca Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.

Kurul kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.

Kurulun görevlerini yerine getirmesi, seçim ve çalışma usulleriyle itirazların Kurul bünyesinde incelenmesi esasları kanunla düzenlenir.

Adalet Bakanlığının merkez kuruluşunda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıların muvafakatlarını alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.

Adalet Bakanı  Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilk toplantısında onaya sunulmak üzere, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde hizmetin aksamaması için hâkim ve savcıları geçici yetki ile görevlendirebilir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

I. Planlama 

MADDE 166. – Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir.

Planda millî tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli şekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir.

Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

GEÇİCİ  MADDE 15. – 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.

Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

(Son fıkra mülga: 3.10.2001-4709/34 md.)

D. Askerî Yargıtay

MADDE 156. – Askerî Yargıtay, askerî mahkemelerden verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Ayrıca, asker kişilerin kanunla gösterilen belli davalarına ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.

Askerî Yargıtay üyeleri birinci sınıf askerî hâkimler arasından Askerî Yargıtay Genel Kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla her boş  yer için göstereceği üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.

Askerî Yargıtay Başkanı, Başsavcısı, İkinci Başkanı ve daire başkanları Askerî Yargıtay üyeleri arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.

Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir 

E. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi

MADDE 157. – Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.

Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.

Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.

Mahkemenin Başkanı, Başsavcı  ve daire başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.

Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir. 
 

III. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu

MADDE 159. – Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. 

      Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmiiki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.

Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.

Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır. 

      Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adlî  ve idarî yargı hâkim ve savcıları  arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcının; ancak bir aday için oy kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için bir defada ve gizli oyla yapılır. 

      Kurulun, Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı  Müsteşarı dışındaki asıl üyeleri, görevlerinin devamı süresince; kanunda belirlenenler dışında başka bir görev alamazlar veya Kurul tarafından başka bir göreve atanamaz ve seçilemezler. 

      Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir. Kurul Başkanı  dairelerin çalışmalarına katılamaz. Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ve daire başkanlarından birini de başkanvekili olarak seçer. Başkan, yetkilerinden bir kısmını başkanvekiline devredebilir. 

      Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını  mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir. 

      Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır. Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle de yaptırılabilir.

Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanır. Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir. Adalet Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcılar ile adalet müfettişlerini ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçileri, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.

Kurul üyelerinin seçimi, dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir. 
 
 

1. Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey

MADDE 166. – Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir.

Planda millî tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli şekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir.

Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında hükümete istişarî  nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. 
 
 
 
 
 
 
 
 

.

D. Askerî Yargıtay
  • Askeri Yargıtay lağvedilmiyor
  • Askeri Yargıtay,  Milli güvenlik Konseyi, Askeri Mahkemeler, askeri yüksek idari mahkemesi ile birlikte askeri vesayetin en önemli kurumlarından biri.
  • Bu ülkede iki Yargıtay olması anlamına geliyor.
 
 
 
 
 
 
 

E. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi

  • ASKERİ VESAYETİN EN ÖNEMLİ KURUMLARINDAN OLAN ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ( ASKERİ DANIŞTAY) LAĞVEDİLMİYOR
  • 1971'de kurulan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin ülkede paralel bir yargı sistemi oluşturduğu ve lağvedilmesi gerektiği yıllardır tartışılıor.

           ASKERİ VESAYETİN KALDIRILMASI İÇİN

  • Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalı
  • Askeri Yargıtay ve Danıştay kaldırılmalı.
  • Yaş kararları istisnasız yargı denetimine açılmalı
  • Askeri yargı, disiplin suçlarıyla sınırlanmalı.
  • Bu talepler, hukukçular,  siyasi partiler, yüksek yargının üyeleri ve kurul başkanları tarafından yıllardır dile getirildi.
  • CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da MGK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması gerektiğini ifade etti.
  • Yani AKP’nin askeri vesayetin kaldırılması konusunda meclisten ve yüksek yargıdan destek görmeyeceği tezi de baştan sona yalan

                       ÜSTELİK

    “askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.” ibaresi ile sivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanması hükmü korunuyor. 

III. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu

  • ADALET BAKANININ HSYK İÇİNDEKİ YERİ VE YETKİLERİ YARGI BAĞIMSIZLIĞINI ORTADAN KALDIRIYOR
  • Paketin yargıda yaptığı düzenlemeler, hak ve özgürlükleri koruyan adil bir yargı sistemini değil, AKP’nin ya da çoğunluk partisinin yargısal iktidarını hedefliyor.
  • Anayasa değişikliğinde, Adalet Bakanının yetkileri azaltılmadı.
  • Kurula yine Bakan başkanlık ediyor, müsteşar yine doğal üye
  • Kurulun genel sekreterini gösterilen adaylar arasından Bakan seçip atıyor.
  • Yargıçlar ve savcılar hakkında soruşturma açılmasına Bakan izin veriyor.
  • Kurula bağlı Adalet Müfettişleri, Adalet Bakanı kurulun başkanı olduğu için fiilen yine bakana bağlı olarak çalışıyor
  • Adalet Bakanının başkan, Müsteşarın doğal üye olması, 1982 Anayasası kabul edildiğinden beri tartışma konusu. Avrupa Birliği uzmanlarının hazırladıkları raporlarda Bakan ve Müsteşarın Kuruldan çıkarılması gerektiği belirtiliyor.Avrupa Birliğine üyeliğin gereği olarak gösterilen değişiklikte bu konudaki düzenlemeler aynen korunuyor.
 
 
 

HSYK KARARLARI YİNE YARGI DENETİMİ DIŞINDA

  • Yalnızca meslekten çıkarma cezasına yargı yolu açık. 
  • Avrupa konseyi, yıllardır, herhangi bir istisna olmaksızın kurul kararlarının yargı denetimine açılmasını talep ediyor
  • HÂKİMLERİN BAĞIMSIZLIĞINA DAİR AVRUPA KONSEYİ TAVSİYESİ UYARINCA ADALET BAKANI VE MÜSTEŞARI HSYK YER ALMAMASI İÇİN ANAYASANIN 159. MADDESİ DEĞİŞTİRİLMELİ
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

1. Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey

 
EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY (ESK) HÜKÜMET ve İŞVEREN POLİTİKALARINI ONAYLAMA ARACI  
  • ESK Yasası  yürürlüğe girdiği 2001’den beri tartışma konusu.
  • Konsey”e emekçilerin ve toplumun aleyhine anayasal güvence kazandırılıyor.
  • Ekonomik ve Sosyal Konsey, hemen her ülkede toplumsal kesimlerin geniş ve kapsamlı temsiline dayalı, etkin ve katılımcı tartışmalarla hükümetlere görüş sunan kurumlar olarak tanımlanıyor.
  • İşçi, işveren ve hükümet tarafı dışında, gündemdeki konularla ilgili örgüt ve kurumlar çağrılarak,  toplumun tüm kesimlerinin görüşlerini yansıtması sağlanıyor
  • Konseye en geniş katılım amaçlanıyor 

              

                                  ANCAK 

  • Türkiye’deki Ekonomik ve Sosyal Konsey’in oluşumu, katılımcıları, çalışmaları ve toplanma biçimi, diğer ülkelerdeki örneklerden çok farklı
  • Ekonomik ve Sosyal Konseyi işlevsel kılacak toplumsal örgütlülük, örgütlenme özgürlüğü yasalarca engelleniyor.
  • Örgütlenme özgürlüğü olmadan, ESK içinde toplumsal güç dengelerini asgari düzeyde bile “eşitlemek” mümkün değil
  • Konsey”de ekonomik gücü olanların kuralları dayatılıyor
  • Kurula Başbakan başkanlık ediyor, konseyi ağırlıklı olarak hükümet üyeleri ( neredeyse tüm bakanlıklar) oluşturuyor
  • Gündeminin belirlenmesinde, toplanmasında ve çağrılı örgütlerin belirlenmesinde Başbakan tek yetkili
  • Konseyin, yasada belirlenmiş üyeleri olarak Hükümet, işveren ve sermaye grupları yeterince güçlü bir taraf oluşturduğu halde, Başbakan çağırdığı derneklerle bu dengeyi daha da bozuyor
  • BUNA KARŞILIK birçok emek örgütü ve meslek kuruluşları Konsey çalışmalarına katılamıyor.
  • Bölgesel asgari ücret gibi emekçi düşmanı uygulamaların önü açıyor
  • Anayasa değişikliği zaten işlevsiz olan Konsey’in kuruluş ve işleyiş hükümlerini yasama organının yani meclis çoğunluğunun takdirine bırakılıyor
 

              2008’de DİSK KONSEYDEN ÇEKİLDİ          

                                  ÇÜNKÜ

  • DİSK’in de dahil olduğu Konsey üyesi kuruluşların ESK’nın daha iyi işlemesi ve geniş katılımın sağlanması konusunda hazırladıkları alternatif yasa taslağı dikkate alınmadı.
  • Hükümet, SSGSS, sendikal haklar ve ESK’nın göstermelik bir kurum olmak çıkması için hiçbir adım atmadı.
  • Üç ayda bir olağan olarak toplanması gereken ESK, 19 ay aradan sonra toplantıya çağrıldı.
  • Gündemi ilgilendiren toplumsal kesimler, toplantıya çağrılmadı, dışarıda bırakıldı.
  • Sağlık konusunda Türk Tabipler Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türkiye Eczacılar Birliği çağrılmadı
  • Emeklilik yaşının 65’e çıkarılarak 9 bin gün prim ödenmesinin ve emekli aylıklarının konuşulduğu toplantıya, emekli örgütleri çağrılmadı
  • KESK, Memur-Sen, Türkiye Barolar Birliği, TMMOB, TÜRMOB, basın emekçileri dışarıda bırakıldı.
 

  SSGSS YASASI KONSEY YOLUYLA TARTIŞILMIŞ GİBİ MEŞRULAŞTIRILDI.

  • ESK’nın gündemindeki Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasasındaki değişiklikler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlandı. Hükümete sunuldu. Hükümet onaylayıp, meclise iletti.
  • Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından alt komisyona gönderildi.
  • Bu süreçte IMF ile pazarlık sürdü. Şubat 2008’de imzalanacak “niyet mektubunun içeriği ve kapsamında yasanın nasıl yer alacağı” belirlendi
  • Yasanın Ocak 2008’de bu haliyle mecliste kabul edileceği Bakanlarca birçok kez duyuruldu. ESK sürecin bütününde işlevsizleştirildi
  • DİSK, Hükümet’in bu tutumu karşısında, ESK toplantılarına katılmayacağını açıkladı
  • DİSK, Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesi Eş Başkanlığı görevini de terk etti.
 
 
  • Ekonomik ve Sosyal Konsey, toplumsal tarafların güçlerini eşitleyen bir yapıya ve toplumsal barışa katkı yapacak bir işlerliğe kavuşturacak biçimde yeniden yapılandırılmalı.
 
 
 
 

12 EYLÜL ANAYASASIYLA HESAPLAŞILMIYOR

    DARBE ANAYASASINA MEŞRUİYET KAZANDIRILIYOR

    Anayasa değişikliği, izlenen yöntem ve içerik bakımından 12 Eylül’le hesaplaşmıyor; 1982 Anayasasının ruhunu aynen koruyor.

  • 1982 Anayasası birey karşısında devleti, devlet içinde yürütmeyi ve yürütme içinde de Cumhurbaşkanını güçlendirdi
  • Değişiklik paketi Cumhurbaşkanının sistem içindeki konumu güçleniyor. Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler korunuyor.
  • Paket toplumsal kesimlerin tartışma süreçleri dışarıda bırakılmasıyla hazırlanıp topluma dayatıldı. Toplumun yeni anayasa ihtiyacı yok sayıldı.
  • 12 Eylül’ün ürünü yüzde onluk seçim barajı, tüm toplumsal kesimlerin barajın düşürülmesine yönelik taleplerine rağmen korundu. Demokratik siyaset engellendi.
  • Parlamento içi ve dışı muhalefetin itirazları hiçe sayılarak meclisten geçirildi.
  • Toplumsal uzlaşmaya dayanmayan bir paketi referandumla meşrulaştırılma yoluna gidildi.
  • Hazırlanış süreci ve halkoylamasına sunuluşundaki dayatmacı, seçmen iradesini yok sayan antidemokratik yöntem 12 Eylül’ü aratmıyor.

    Anayasa değişikliği, 1982 Anayasasının temel felsefesinden kopmak yerine bunu pekiştiriyor

  • Geçici 15. maddenin kaldırılması, anayasada kısmi değişiklikler yapan bir paketin konusu olamaz
  • 15. Maddenin kaldırılması, kendini bu maddeyle güvenceye alan askeri vesayet rejiminin top yekûn ortadan kaldırılması anlamına gelmeli
  • “15. Maddeyi kaldırdık” diyerek toplumun geçmişle hesaplaşma ihtiyacı karşılanamaz, tam tersine bu ihtiyacın üstü örtülür
  • Bu hesaplaşma dayatmacı ve anti-demokratik bir anayasa paketiyle değil,  toplumsal mutabakatla hazırlanacak sivil bir Anayasa ile mümkün olabilir

    Binlerce faili meçhul ve son dönemin karanlık cinayetlerinin soruşturulmasının önünde yasa ve yargı anlamında engel yok.

  • Emekli  koramiral Atilla Kıyat  1990’lı yıllarda işlenen failli meçhullerin devlet politikası olduğunu açıkladı.
  • Yani bu cinayetlerden dönemin devlet ve hükümet yetkilileri, başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve valiler sorumlu
  • TBMM Araştırma Komisyonu, Başbakanlık teftiş kurulu raporları AİHM kararları, Jitem mensuplarının itirafları, yıllardır mecliste ve yargı organlarında.

      Darbecileri yargılamaktan söz eden AKP bu                 konuda hiçbir adım atmıyor.

  • Ne Hrant Dink davası ne de faili meçhuller Ergenekon davasına dahil edildi.

             

                    TAM TERSİNE

  • Manisa’da öldürülen Şerzan Kurt’un davası Eskişehir’e
  • Bulanık Davası önce Samsun’a sonra Ankara’ya alındı.
 

    DARBECİLERİ  YARGILAMIYOR DARBECİLERE UZLAŞIYOR

  • AKP Hükümeti, 27 Nisan 2007’deki e-muhtıranın sahibini yargı önüne çıkartmadı.
  • Başbakan, Yaşar Büyükanıt’la Dolmabahçe konuşmalarını mezara götüreceğini söyledi.
  • Büyükanıt, emekliye ayrıldığında 1 trilyonluk özel makam aracı hediye etti. 

          

          12 EYLÜL’LE HESAPLAŞILMIYOR

          YASAK SAVUŞTURULUYOR 

  • Bu değişiklik, 12 Eylül’ün binlerce kamu görevlisini kapsayan sorumlularına yargı yolu açmıyor.
  • Bu dönemde işlenen suçların zaman aşımına uğrayıp uğramadığı belli değil. Sorumlulara yargı yolunu açıp açmadığı belirsiz
  • 1982 Anayasasının halkoylamasıyla kabulünün bir tür af niteliği taşıyıp taşımadığı belirsiz.
  • 12 Eylül’le hesaplaşma yalnızca geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla gerçekleşmez. Kapsamlı bir “geçmişle hesaplaşma” politikası oluşturulmalı
  • 12 Eylül’ün binlerce kamu görevlisini içeren sorumlularının yargılanması için kurumsal araçlar geliştirilmeli.
 

    AKP’nin amacı, 12 Eylül ile yüzleşme konusunda yıllardır verilen mücadeleyle geliştirilen iradeyi yok etmektir

 
 
15. MADDEYLE İLGİLİ BİR GECİCİ MADDE EKLENMELİ  
 

                    Geçici 15. madde kaldırılmaktadır.

15 maddenin kaldırılması; Türkiye vatandaşlarının iradesinin mutlak üstünlüğünü, egemenliğin kayıtsız  şartsız Türkiye vatandaşlarına ait olduğu ve bu iradeyi Türkiye vatandaşları adına demokratik seçimle oluşturulmuş  Türkiye Büyük Millet Meclisi' dışında askeri ya da sivil hiçbir kurum ve kişinin kullanamayacağını teyit eder.

Buna teşebbüs eden,  asker ya da sivil kişiler Türkiye Cumhuriyeti yargı  organlarınca( sivil mahkemelerde) yargılanır.  

 

  • Hükümet, Adalet bakanının çağırısıyla, bütün siyasi partilerin beş temsilciyle meclis dışındaki siyasi partilerin ikişer temsilciyle katılacağı, akademisyenler, hukukçular ve sivil toplum örgütlerinin de temsil edileceği bir meclis komisyonu oluşturmakla yükümlü kılınmalı
  • 12 Eylül askeri darbesinden sonra bütün anayasal hak ve özgürlüklerdeki ihlallerin temel hak ve özgürlükler, fikir ve ifade özgürlükleri, yerleşme ve seyahat etme, çalışma, sendika kurma grev ve toplu sözleşme haklarının kaldırılması, işkence, ölüme sebebiyet verme, görev ve sorumluluklarını kötüye kullanma, görev ve sorumluluklarından dolayı çıkar elde etme, mesleklerini yerine getirirken temel mesleki ilkeleri ile hak ve özgürlükleri çiğneme gibi suçlarla ilgili olarak gerekli meclis komisyonlarını kurulmalı.
  • Bunları bütün vatandaşların ulaşacağı şekilde duyurma ve çalıştırmadan Hükümet YÜKÜMLÜ kılınmalı.
 
 
 
 
 
 
 
  GEÇİCİ  MADDE 18 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Anayasa Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri asıl  üye sıfatını kazanır. 

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun ve bir üyeyi de baro başkanlarının gösterecekleri üçer aday içinden seçer.  

Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı  üye seçimi için aday göstermek amacıyla;

      a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde, Sayıştay Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren beş gün içinde adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren beş gün içinde Sayıştay Genel Kurulunca seçim yapılır. Her Sayıştay üyesinin ancak bir aday için oy kullanabileceği bu seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.

      b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş  gün içinde, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı  adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren beş gün içinde adaylar Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren beş gün içinde Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının ilanında gösterilen yer ve zamanda baro başkanları tarafından seçim yapılır. Her bir baro başkanının ancak bir aday için oy kullanabileceği bu seçimde, en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.

      c) (a) ve (b) bentleri uyarınca yapılan seçimlerin sonucunda aday gösterilmiş  sayılanların isimleri seçimin yapıldığı günü takip eden gün Sayıştay ve Türkiye Barolar Birliği başkanlıklarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirilir.

      ç) (c) bendi uyarınca yapılan bildirimden itibaren on gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçim yapılır. Her boş üyelik için yapılacak seçimde, ilk oylamada üye tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır; ikinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur. 

      Cumhurbaşkanı, birer üyeyi Yargıtay ve Danıştay kontenjanlarından olan ilk üyeliklerin boşalmasından sonra Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden seçer. 

      Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösteren kurumların halen mevcut üyeleri ile kendi kontenjanlarından seçilmiş  yedek üyeler, tamamlama seçiminde göz  önünde bulundurulur. Anayasa Mahkemesinde halen belli görevlere seçilmiş olanların bu sıfatları seçilmiş oldukları sürenin sonuna kadar devam eder. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte üye olanlar yaş haddine kadar görevlerine devam ederler. 

      Bireysel başvuruya ilişkin gerekli düzenlemeler iki yıl içinde tamamlanır. Uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bireysel başvurular kabul edilir. 
 

GEÇİCİ  MADDE 18 

AKP KENDİ  ANAYASA MAHKESİNİ OLUŞTURUYOR 

  • Cumhurbaşkanı  tarafından atanan hali hazırdaki yedek üyelerin Anayasa değişikliğin kabul edilmesi durumunda  “asıl üye” olacaklarını öngören geçici düzenleme cumhurbaşkanının vesayetini güçlendiriyor.

                             

                               ÇÜNKÜ 

  • Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül,   5 Aralık 2008’den bu yana Anayasa Mahkemesine,  üç yedek ile iki asıl üye seçti. 
  • Önümüzdeki bir yıl ise iki üyelik daha boşalacak
  • Böylece Gül Anayasa Mahkemesi üzerinde büyük bir bir etkiye sahip olacak.
 
 
 

BİREYSEL BAŞVURU GÖSTERMELİK DÜZENLENİYOR 
 

                  

  • Hukukçular İki yıllık hazırlık süresini çok kısa bulunuyor.
  • Anayasa şikâyeti kurumunun, temel hak ve özgürlükler alanında zorunlu kıldığı teorik bilginin edinilmesi, karşılaştırmalı örneklerin incelenmesi gerekiyor.
  • Anayasa mahkemesi üyeleri ile yüksek mahkemelerden başlayarak alt derece mahkemelerinin üyelerinin eğitimleri için beş yıllık iyi yapılandırılmış bir eğitim süreci kaçınılmaz.
  • Yani iki yıllık süre, bu değişikliğin AKP tarafından makyaj olarak konulduğunu en azından bu kurumla ilgili bir fikir sahibi olunmadığını gösteriyor.
  GEÇİCİ  MADDE 19 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde aşağıda belirtilen esas ve usuller dahilinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri seçilir:

      a) Cumhurbaşkanı, hâkimlik mesleğine alınmasına engel bir hali olmayan; yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında en az onbeş yıldan beri görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile meslekte fiilen onbeş yılını doldurmuş avukatlar arasından dört üye seçer. Cumhurbaşkanı, üst kademe yöneticileri arasından seçeceği Kurul üyesini, bakanlık, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı, valilik, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, kamu kurum ve kuruluşlarında genel müdürlük veya teftiş kurulu başkanlığı görevlerini yapanlar arasından seçer.

      b) Yargıtay Genel Kurulu, Yargıtay üyeleri arasından üç asıl ve üç yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Yargıtay Birinci Başkanı  adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren yedi gün içinde adaylar Birinci Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren onbeş gün içinde Yargıtay Genel Kurulu seçim yapar. Her Yargıtay üyesinin sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.

      c) Danıştay Genel Kurulu, Danıştay üyeleri arasından iki asıl ve iki yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Danıştay Başkanı  adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren yedi gün içinde adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren onbeş gün içinde Danıştay Genel Kurulu seçim yapar. Her Danıştay üyesinin sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.

      ç) Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu, kendi üyeleri arasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bir asıl ve bir yedek üye seçer. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi gün içinde Türkiye Adalet Akademisi Başkanı adaylık başvurusunu ilan eder. İlan tarihinden itibaren yedi gün içinde adaylar Başkanlığa başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu seçim yapar. Her üyenin sadece bir aday için oy kullanabileceği seçimde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.

      d) Yedi asıl ve dört yedek üye birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş  olan adlî yargı hâkim ve savcıları  arasından, adlî yargı hâkim ve savcıları tarafından Yüksek Seçim Kurulunun yönetim ve denetiminde seçilir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Yüksek Seçim Kurulu adaylık başvurularını ilân eder. İlân tarihinden itibaren üç gün içinde adaylar Yüksek Seçim Kuruluna başvurur. Başvuru tarihinin sona erdiği günden itibaren iki gün içinde Yüksek Seçim Kurulu adayların başvurularını inceler ve aday listesini belirleyerek ilân eder. Takip eden iki gün içinde bu listeye karşı itiraz edilebilir. İtiraz süresinin sona erdiği günden itibaren iki gün içinde itirazlar incelenir, sonuçlandırılır ve kesin aday listesi ilân edilir. Yüksek Seçim Kurulunun kesin aday listesini ilân ettiği tarihten sonraki ikinci Pazar günü her ilde, il seçim kurulunun yönetim ve denetimi altında yapılacak seçimlerde, o ilde ve ilçelerinde görev yapan hâkim ve savcılar oy kullanır. İl seçim kurulları o ilde oy kullanacak hâkim ve savcıların sayısına göre sandık kurulları oluşturur. Sandık kurullarının işlem, tedbir ve kararlarına karşı yapılan şikâyet ve itirazlar il seçim kurulunca karara bağlanır. Adaylar propaganda yapamazlar; sadece, Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde özgeçmişlerini bu iş için tahsis edilmiş bir internet sitesinde yayımlayabilirler. Bu seçimlerde her seçmen sadece bir aday için oy kullanabilir. Seçimlerde en çok oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur. Kullanılacak oy pusulalarıyla ilgili diğer hususlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenir. Yüksek Seçim Kurulu, oy pusulalarını kendisi bastırabileceği gibi gerektiğinde uygun göreceği il seçim kurulları vasıtasıyla bastırmaya da yetkilidir. Yapılacak seçimlerde, 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun bu bende aykırı olmayan hükümleri uygulanır.

      e) Üç asıl ve iki yedek üye birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş  idarî yargı hâkim ve savcıları  arasından, idarî yargı  hâkim ve savcıları tarafından Yüksek Seçim Kurulunun yönetim ve denetiminde seçilir. Bölge idare mahkemelerinin bulunduğu illerde, il seçim kurulunun yönetim ve denetimi altında yapılacak bu seçimlerde, o bölge idare mahkemesinde ve yargı çevresi içerisinde kalan yerlerde görev yapan idarî yargı hâkim ve savcıları oy kullanır. Bu seçimler hakkında da (d) bendi hükümleri uygulanır. 

Birinci fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri uyarınca seçilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun asıl  üyeleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki otuzuncu günü takip eden iş günü görevlerine başlarlar. 

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Yargıtay ve Danıştaydan gelen asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçilmiş  oldukları sürenin sonuna kadar devam eder. Bunlardan, Yargıtaydan gelen üyelerden görev süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (b) bendi uyarınca seçilenler; Danıştaydan gelen üyelerden görev süresini tamamlayanların yerine birinci fıkranın (c) bendi uyarınca seçilenler, sırayla göreve başlarlar.  

Birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri uyarınca seçilen üyelerden, üçüncü fıkra uyarınca göreve başlayanların görev süresi, birinci fıkranın (a), (ç), (d) ve (e) bentleri uyarınca seçilen diğer Kurul üyelerinin görev süresinin bittiği tarihte sona erer.  

İlgili kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılıncaya kadar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna seçilen asıl üyeler, Yargıtay daire başkanı için ilgili mevzuatında öngörülen tüm malî ve sosyal haklar ile emeklilik hakkından aynen yararlanırlar. Ayrıca, Kurulun Başkanı dışındaki asıl üyelerine, (30000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir.  

İlgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu;

      a) Anayasa hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla, yürürlükteki kanun hükümlerine göre Kurul şeklinde çalışır.

      b) İkinci fıkra uyarınca asıl  üyelerinin göreve başladığı  tarihten itibaren bir hafta içinde Adalet Bakanının başkanlığında toplanır ve bir geçici Başkanvekili seçer.

      c) En az onbeş üye ile toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar verir.

      ç) Sekreterya hizmetleri Adalet Bakanlığı tarafından yürütülür. 

Kurul müfettişleri ile adalet müfettişleri atanıncaya kadar, mevcut adalet müfettişleri, Kurul müfettişi ve adalet müfettişi sıfatıyla görev yaparlar. 

Bu madde hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılıncaya kadar uygulanır. 

GEÇİCİ  MADDE 19

1982 ANAYASASININ SORUNLARI AYNEN KORUNUYOR 

  • HSYK’nın  üye sayısının artırılması, tüm üyelerin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi uygulamasına son verilmesi, üyelerin yalnızca yüksek mahkemelerden seçilmemesi olumlu değişiklikler olarak görülüyor

                        OYSA

  • Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, yargıçlar için ayrı, savcılar için ayrı kurullar biçiminde yapılandırılması gerektiği, 1982 Anayasası’ndan beri dile getirildi. 
  • 1961 Anayasasında “Yüksek Hâkimler Kurulu” ile “Yüksek Savcılar Kurulu” birbirinden ayrı, farklı ve bağımsız, anayasal yüksek yargı organ organları olarak düzenlenmişti
  • Anayasa değişikliğinde bu durum dikkate alınmadı, Mevcut yapı korundu
  • Yargıtay ve Danıştay’ın Kurul içindeki ağırlığını zayıflatıldı. Yargıtay’dan 3, Danıştay’dan 2, birinci sınıf adlî yargı yargıç ve savcıları arasından 10, idari yargı yargıç ve savcıları arasından 3 üye seçilecek.
  • Bu tür kurulları oluştururken dikkate alınan geleneklere göre, mesleğin başındaki, daha alt derece mahkemelerin yargıç ve savcılarının yükselme beklentisi içine girebilecekleri kabul edilmekte.
  • Yükselme beklentisi içinde olan yargıç ve savcıların, kurulda bakanlığın ağırlığı ve etkisi de düşünüldüğünde, daha kolay yönlendirilebileceği endişesi  doğuyor.
  • Birinci sınıf yargıçlar ve savcılar için ayrı kontenjan belirtilmedi. Yani hepsi savcı ya da hepsi yargıç olabilir.
  • Birinci sınıf olma” yalnızca seçilme koşulu olarak belirlendi.
  • Birinci sınıf yargıç ve savcılar kendi aralarında seçim yapmayacak, bu seçime tüm yargıç ve savcılar katılacak.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  MADDE 26 – Bu Kanun yayımı  tarihinde yürürlüğe girer ve halkoyuna sunulması  halinde tümüyle oylanır.