Sayın Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı
Sayın Cumhurbaşkanı,
Bilindiği gibi Türkiye’de
özgür ve demokratik bir toplum kurulamayışının her alanda büyük
sancıları duyulmaktadır. Bunun en trajik, en acılı, en yaralayıcısı
da cezaevleridir.
Günümüzde cezaevlerinde
yatan tutuklu ve hükümlü sayısı 112 bine ulaşarak Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin en yüksek düzeyine ulaşmıştır.
Cezaevlerinde insan haklarına
dayalı düzenlemelerin hala yapılamamış oluşu mahkumların
ikinci bir ceza çekmelerine, ruhsal ve bedensel sağlıklarını yitirmelerine
neden olmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Uzun yıllardan beri,
cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı sorunlar
ülke gündeminden, TBMM gündeminden düşmemiştir. Gerek uluslar
arası kuruluşların gerekse de ulusal kuruluşların zaman
zaman bu sorun üzerine ülkemizdeki koşulları eleştirdiği, düzeltilmesini
istediği bilinmektedir.
Bu sorunların başında,
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve tedavi konusunda
yaşadığı sorunlar gelmektedir.
Son yıllarda bu sorun
ile ilgili gerek İnsan Hakları Derneği Şubelerine gerek TBMM İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna gerekse de Şahsıma yapılan başvurularda
ciddi artış gözlenmektedir.
Bu başvurulardan önemli
gördüğüm, önlem alınmazsa olumsuz sonuçlar doğuracak olanlar
şunlardır:
Aygül Kapçak,
Sincan Kadın Cezaevi. Omurgasında şarapnel parçaları var, bundan
dolayı kasıklarında dayanılmaz ağrılar oluşuyor. Revir ve hastaneye
gittiğinde ise sadece ağrı kesici veriliyor.
Mehmet Ali
Çelebi, Sincan F Tipi Cezaevi. Wernicke Korsakoff hastası. Bir
başkasının yardımı olmadan günlük yaşamını sürdüremiyor.
Örneğin bir başkası söylemezse tırnaklarını kesmiyor, yıkanmıyor,
tuvalete gitmiyor. Buna rağmen Adli Tıp kurumu hapishanede kalmasında
sakınca yoktur raporu verdi.
Yusuf Kaplan,
Elazığ Cezaevi. 85 yaşında.
10 Nisan 2008 tarihli Tunceli Devlet Hastanesinden alınan rapora göre
vücut fonksiyonlarının % 79’unu kaybetmiş durumda.
Hediye Aksoy,
Bakırköy Kadın Cezaevi. İki gözünü de bir patlama sonucu kaybetmiş.
Bu durumda günlük yaşamını sürdürmekte çok zorluk çekiyor.
İzzet Turan,
Diyarbakır D Tipi Cezaevi. Beli, burnu, sağ işaret parmağı, sol
başparmağı kırık, böbrek yetmezliği, ülser, bronşit, sinüzit,
kemik erimesi, göz bozukluğu, ankilozan, spandilit hastalıklarından
şikayetçi. Sınırlı olarak hastaneye gönderiliyor. Adalet
Bakanlığına yaptığı başvuru “ hastalığının sürekli olduğu
ama ölümcül olmadığı” yanıtı ile karşılaşmış.
Halil Güneş,
Diyarbakır D Tipi Cezaevi. Kasım 2007’de kemik kanseri teşhisi
konmuş. Tedavisi yapılmıyor.
İsmet Ayaz, Adıyaman
E Tipi Cezaevi, Çölyak hastası. Özel beslenme gerektiren bu hastalık
için gerekli olan diyet verilmiyor. Tedavi edilmesinde, hastane sevklerinde
kısıtlamalar yaşanıyor. Bu hastalığa bağlı olarak pek çok rahatsızlığı
var.
Samet
Çelik, (Geçici olarak) Sincan F Tipi Cezaevi. 2007 Ocak ayında
konan tanıya göre kan kanseri. Her ay düzenli kan naklinin yapılması
gerekiyor. Tedavisi için gerekli koşullar sağlanmıyor. Zorluk çıkarılıyor.
Güler Zere, Karataş
Cezaevi. Kanser hastası. 4. evrede. Çukurova Hastanesince verilen
rapora göre “tahliye edilse bile iyileşme olasılığı %30.
İnayet Mete,
Diyarbakır/Siirt Cezaevi. Omurilik zedelenmesi, kalp rahatsızlığı,
siroz hastalıkları var. Bu hastalıkları için sürekli tam teşekkülü
bir hastanede tedavi görmesi gerekirken hastaneye götürülmüyor.
Götürülse bile ring aracı nedeniyle adeta işkenceye dönüşmekte.
Gazi Dağ, Antalya
L Tipi Cezaevi. Geçirdiği psikolojik ve fiziksel travma sonucu, başkasının
bakımına muhtaç durumdadır. Savcılık izni ile haftada 3 gün kardeşi
cezaevinde bakımına yardımcı olmaktadır. Ancak kardeşinin olmadığı
zamanlarda istem dışı çalışan boşaltım sistemi nedeniyle büyük
sorun yaşamaktadır.
Aynur Epli, Diyarbakır/Siirt
Cezaevi. Mide kanseri. Tedavisi yapılmamakta, hastaneye götürülmemektedir.
Afyon Korkmaz,
Bergama M Tipi Cezaevi. Bir bacağı protez. Protezin zaman zaman yenilenmesi
gerekmektedir. Bu yenilenme yapılmamaktadır. Nüfusa kayıtlı olmadığı
gerekçesiyle tedavi yapılmamaktadır. Kemik kendiliğinden uzadığı
için mahkum kemiğini kendisi kesmektedir.
Erol Zavar, Sincan
F Tipi Cezaevi. Mesane kanseri. 16 kez ameliyat oldu. 50 tane kanserli
ur alındı. Her ameliyat sonrası hastalık tekrarlanmaktadır. Bu
ölümcül hastalığın yanı sıra safra kesesi, astım migren teşhisi
de konmuştur.
Hayati Kaytan,
(Geçici olarak) Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi. Sağ eli ve ayak parmakları
yok. Beyninde ur var. Tek başına hiçbir ihtiyacını karşılayamıyor.
Latif Bodur, Midyat
M Tipi Kapalı Cezaevi. 16 yıldır cezaevinde. Akciğer kanseri. Doktorlar
1 ay önce 3 aylık ömrünün kaldığını söylediler.
Memduh Kılıç,
Kırıklar 1 Nolu F Tipi Cezaevi. 1992’de cezaevine girmiş. 1997
de verem olmuş. Tedavisi yapılamadığı için iki akciğeri de fonksiyonunu
yitirmiş durumda. Akciğerinin biri ameliyatla alınmış. Diğeri
için ölüm riski çok yüksek olduğu için yapılmamış. Günde
35 adet ilaç alması gerekiyor. Cezaevi koşullarında bu kadar ilaç
veremeyiz diyerek ilaçları verilmiyor. Geri dönülemez bir noktada.
“Ötenazi” hakkı için TBMM ye başvurmuş. Ret yanıtı gelmiş.
Çaresizlik içinde. Doktorlar 2-3 aylık ömrü kaldığını söylüyorlar.
Ailesi perişan durumda.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Ergenekon soruşturmasından
dolayı tutuklu bulunan pek çok kişi sağlık koşulları
nedeniyle tahliye edildi ya da tam teşekküllü hastanelerde sağlıklı
koşullarda tedavi olmaktadırlar.
Ötenazi istiyorum diye
haykıran Memduh Kılıç’ın, 2-3 ay içinde öleceği bildirilen
bir mahkumun son günlerini ailesi ile geçirmek istemesinden daha insani
ne olabilir ki?
Ya da 16 kez ameliyat
olan Erol Zavar daha ne kadar cezalandırılacak? 85 yaşındaki Yusuf
Kaplan’ın, kocamışlıktan dolayı cezası affedilen/ertelenen diğer
yurttaşlarımız kadar yaşam hakkı yok mudur?
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yukarıdaki bilgiler,
İHD, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna ve bana yapılan
başvurulardan derlenmiştir.
Yapacağınız küçük
bir araştırma ile bu bilgileri doğrulatabilirsiniz. Korkum odur ki
bu araştırmayı yaptırırken bir mahkum daha yaşamını yitirebilir.
Sadece 2009 yılı
içinde 6 mahkum yaşamını yitirdi.
Cezaevleri koşullarının
ikinci bir ceza olmasını lütfen önleyin.
Anayasanın 104. maddesi
ile verilen yetkinizi kullanacak olmanız, sadece mahkumların son zamanlarını
ailelerin yanında geçirme fırsatını ve mutluluğunu yaratmayacak
aynı zamanda sürece ilişkin “iyi şeyler olacak” görüşünüzü
de güçlendirecek bir başlangıç oluşturacaktır
Anayasanın size verdiği
yetkiyi kullanarak sözü edilen mahkumların af edilmesini diliyor
içten saygılarımı sunuyorum. 29 Temmuz 2009
Akın BİRDAL
Diyarbakır Milletvekili
TBMM İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu Üyesi